TR/Prabhupada 0034 - Herkes Bilgiyi Otoriteden Alır

Revision as of 10:54, 3 October 2018 by Vanibot (talk | contribs) (Vanibot #0023: VideoLocalizer - changed YouTube player to show hard-coded subtitles version)
(diff) ← Older revision | Latest revision (diff) | Newer revision → (diff)


Lecture on BG 7.1 -- Durban, October 9, 1975

Yedinci Bölüm, "Mutlağın Bilgisi." İki şey var, mutlak olan ve göreceli olan. Bu göreceli dünya. Burada bir şeyi diğeri olmadan anlayamayız. "Oğul burda" dediğimiz anda, bir babanın da olması gerekiyor. "Kocası burda" dediğimiz anda onun bir karısının da olması gerekiyor. "Hizmetkar burada " dediğimizde bir efendinin de olması gerekiyor. "Burada ışık var" dediğimizde karanlığın da oması gerekiyor. Buna göreceli dünya deniyor. Bir şeyin diğer göreceli terimler aracılığıyla anlaşılması gerekiyor. Ama mutlak dünya denilen bir başka dünya daha var. Orda hizmetkar ve efendi, aynı. Aralarında bir ayrım yok. Birisi efendi diğeri hizmetkar olsa da, pozisyonları aynı.

Yani Bhagavad-Gita'nın yedinci bölümü bize mutlak dünya ve mutlak bilgi hakkında biraz ipucu veriyor. Bu bilginin nasıl edinileceği, Mutlak olan, Yüce Şahıs, Kṛṣṇa tarafından anlatılıyor. Kṛṣṇa, Mutlak Yüce Şahıs'tır.

īśvaraḥ paramaḥ kṛṣṇaḥ
sac-cid-ānanda-vigrahaḥ
anādir ādir govindaḥ
sarva-kāraṇa-kāraṇam
(Bs. 5.1)

Bu Rab Brahma tarafından verilmiş olan, onun son derece yetkin kitabı Brahma-saṁhitā 'da geçen Kṛṣṇa' nın tanımıdır. Bu kitap Śrī Caitanya Mahāprabhu tarafından güney Hindistan'da toplanıp biraraya getirilmiştir ve O bunu güney Hindistan turundan döndüğünde öğrencilerine sunmuştur. Bu nedenle biz bu kitabı Brahma-saṁhitā' yı çok yetkin kabul ederiz. Bu bizim bilgi edinme şeklimizdir. Biz bilgiyi otoritelerden alırız. Herkes bilgiyi otoriteden alır, ama genel anlamdaki otorite, ve bizim otoriteyi kabul etme şeklimiz birazcık farklıdır. Bizim bir otoriteyi kabul etmemiz ondan önce gelen otoriteyi de kabul ettiğimiz anlamına gelir. Birisi kendi kendine otorite olamaz. Bu mümkün değildir. Bu onun mükemmel olmadığı anlamına gelir. Bu örneği bir çok defa verdim, örneğin bir çocuk babasından öğrenir. Çocuk babasına sorar, "Baba, bu makine nedir?" ve babası da şöyle der, "Sevgili çocuğum, bunun adı mikrofon." Böylece çocuk bilgiyi babasından alır, "Bu bir mikrofon." Bu yüzden çocuk başka birine, "Bu bir mikrofon" dediğinde doğrudur. O çocuk olmasına rağmen, bilgiyi otoriteden aldığı için, onun ifadesi doğrudur. Benzer şekilde, biz de bilgiyi otoriteden alırsak, ben çocuk olsam da benim ifadem doğru olacaktır. Bu bizim bilgi edinme yolumuzdur. Bilgiyi üretmeyiz. Bu Bhagavad-gītā'nın Dördüncü Bölümünde anlatılan süreçtir, evaṁ paramparā-prāptam imaṁ rājarṣayo viduḥ (BG 4.2). Bu paramparā sistemi...

imaṁ vivasvate yogaṁ
proktavān aham avyayam
vivasvān manave prāha
manur ikṣvākave 'bravīt
(BG 4.1)

Evaṁ paramparā. Yani mutlak bilgi Mutlak olandan dinlediğimizde edinilebilinir. Göreceli dünyadaki hiç kimse bize mutlak bilgi hakkında bilgi veremez. Bu mümkün değildir. O yüzden biz burada mutlak dünyayı, mutlak bilgiyi Yüce Şahıs'tan, Mutlak Şahıs'tan duyarak anlıyoruz. Mutlak Şahıs anādir ādir govindaḥ (Bs. 5.1) anlamına gelir. O orijinal kişidir, ama onun bir orijini yoktur, bu nedenle mutlaktır. Ona başkası sebep olmuş gibi anlaşılmamalı. O Tanrı'dır. Yani burada, bu bölümde, śrī bhagavān uvāca denir, Mutlak Şahıs... Bhagavān başka kimseye bağımlı olmayan Mutlak Şahıs anlamına gelir.