TR/Prabhupada 0564 - Diyorum ki, 'Lütfen Tanrıya itaat Edin. Lütfen Tanrıyı sevmeye çalışın.'. Benim Misyonum Bu

Revision as of 12:23, 3 October 2018 by Vanibot (talk | contribs) (Vanibot #0023: VideoLocalizer - changed YouTube player to show hard-coded subtitles version)
(diff) ← Older revision | Latest revision (diff) | Newer revision → (diff)


Press Interview -- December 30, 1968, Los Angeles

Gazeteci: Size bu soruların hiçbirini espiri olsun diye sormuyorum. Lütfen anlayış gösterin. Sizin yorumunuz, ya da temelde nasıl bir farklılık gösteriyor On Emrin temel Yahudi-Hristiyan etiğinden? Nasıl farklılık gösteriyor?

Prabhupāda: Fark yok.

Gazeteci: Peki. O halde durum buysa sunacak neyiniz var... "Siz" derken onu kastediyorum (belirsiz).

Prabhupāda: Evet, evet.

Gazeteci: Esasında, Hristiyan ahlak ilkelerinden ya da Yahudi ahlak ilkelerinden farklı sunacak neyiniz var?

Prabhupāda: Çünkü, size söylediğim gibi, onların hiçbiri Tanrı'nın emrine sıkı sıkıya uymuyor. Ben sadece şuna varıyorum "Tanrının buyruğuna uyun." Benim mesajım bu.

Gazeteci: Diğer bir deyişle, "Siz bu ilkelere uyuyorsunuz."

Prabhupāda: Evet. Ben şunu söylemiyorum, "Ey Sen Hristiyan, Hindu ol ya da sen bana gel." Ben yalnızca "Bu emirlere uyun," diyorum. Benim buyruğum bu. Sizi daha iyi bir Hristiyan yaparım. Benim vazifem bu. Ben, "Tanrı orada değil, Tanrı burada," demiyorum ama sadece "Tanrıya itaat edin," diyorum. Benim vazifem budur. Sizin bu platforma gelmek zorunda olduğunuzu ve Kṛṣṇa'dan başkasını Tanrı olarak kabul etmemek zorunda olduğunuzu söylemiyorum. Hayır. Bunu söylemiyorum. Ben diyorum ki, "Lütfen Tanrıya itaat edin. Lütfen Tanrıyı sevmeye çalışın." Benim vazifem bu.

Gazeteci: Ama o zaman tekrardan...

Prabhupāda: Ve ben Tanrının nasıl sevileceğinin yolunu veriyorum. Çok kolayca nasıl sevileceğini, sizin de aynı fikirde olmanız şartıyla.

Gazeteci: Peki, bakalım, tekrardan şuna dönecek olursak...

Prabhupāda: O halde siz pratik olarak takip edin ondan bir farkım yok.

Gazeteci: Evet, anlıyorum. Takdir ediyorum.

Prabhupāda: Evet. Tanrıya inanın, ben Tanrıya inanıyorum. Ben sadece "Tanrıyı sevmeye çalışın," diyorum. Gazeteci. Peki, ben... Ben hala... Kafam karıştığından değil. Ne söylediğinizi anlıyorum...

Prabhupāda: Hala kafanız karışık mı?

Gazeteci: Hayır, hayır, ne söylediğinizi anlıyorum. Benim kafamı karıştıran ya da... Ben dediğimde okuyucularımızın da bir çoğu.... neden böyle...? Soruyu tekrar sormama izin verin. Belki kendi zihnimde açıklığa kavuşturmak için sormama izin verin. Lafları ağzınıza tıkmak istemiyorum ama şu şekilde söylememe izin verin. Şunu mu söylüyorsunuz, sizin misyonunuz ve Yahudi, Hristiyan, batı ahlakının misyonu aynıdır, tekrar aynı soruyu sormama izin verin, neden genç insanlar ya da insanların geneli düş kırıklığına uğramış, ve doğu kökenli dinlere doğru gitmeye çalışıyorlar, eğer amaç ya da aksiyom batınınkiyle aynıysa. Eğer aksiyom aynıysa neden doğuluya doğru gidiyorlar? Prabhupāda. Çünkü bu Hristiyan kimseler, onlara pratik bir şekilde öğretmiyor. Ben onlara pratik olarak öğretiyorum.

Gazeteci: Diğer bir deyişle, siz onlara hissettiğinizin pratik olduğunu, her gün, insan ruhunun bu doyumuna erişiminin günlük yöntemini öğretiyorsunuz.

Prabhupāda: Evet. Nasıl yapılacağını... Tanrı aşkı İncil ya da Tevrat ve Gītā tarafından öğretiliyor, bunda sorun yok. Fakat siz onlara Tanrıyı nasıl seveceklerini öğretmiyorsunuz. Ben onlara Tanrının nasıl sevileceğini öğretiyorum. Fark bu. Bu yüzden genç insanlara cazip geliyor.

Gazeteci: Peki. O halde netice aynı. Bu oraya nasıl varılacağının metodu.

Prabhupāda: Metot değil. Hiç takip etmiyorsunuz, metot bile orda var. Yalnızca dediğim gibi, metot var, "öldürme," ve siz öldürüyorsunuz.

Gazeteci: Anlıyorum, ama sizin... Netice aynı. Sizin neticeniz...

Prabhupāda: Netice aynı.

Gazeteci: Aynı ama yolu...

Prabhupāda: Metot da aynı, ama onlar insanlara metodu izlemeyi öğretmiyor. Ben olarak pratik olarak nasıl izleyeceklerini ve nasıl yapacaklarını öğretiyorum.