TR/Prabhupada 0653 - Tanrı Kişi Değilse, O Halde Onun Oğulları Nasıl Kişi Oluyor?

Revision as of 12:38, 3 October 2018 by Vanibot (talk | contribs) (Vanibot #0023: VideoLocalizer - changed YouTube player to show hard-coded subtitles version)
(diff) ← Older revision | Latest revision (diff) | Newer revision → (diff)


Lecture on BG 6.6-12 -- Los Angeles, February 15, 1969

Adanan: "Padma Purāṇa'da der ki, 'Kimse maddi olarak kirlenmiş duyuları aracılığıyla Śrī Kṛṣṇa'nın isminin, formunun, niteliklerinin ve meşgalelerinin aşkın doğasını anlayamaz. Ancak biri Rab'ba aşkın hizmetle ruhsal olarak doyuma erdiğinde, Rab'bın aşkın ismi, formu, niteliği ve meşgaleleri onun gözleri önüne serilir.'"

Prabhupāda: Evet, bu çok önemlidir. Şimdi, Kṛṣṇa'yı, biz Kṛṣṇa'yı Yüce Rab kabul ediyoruz. Şimdi, Kṛṣṇa'yı nasıl Yüce Rab olarak kabul ediyoruz? Çünkü Vedik yazınlarda belirtilir, tıpkı Brahma-saṁhitā'da olduğu gibi, īśvaraḥ paramaḥ kṛṣṇaḥ sac-cid-ānanda-vigrahaḥ (BS 5.1). Hayal gücü... Tutku ve cehalet hallerinde olanlar, onlar Tanrının formunu hayal ederler. Ve kafaları karıştığı zaman da,"Ah, şahsi bir Tanrı yok. Tamemn gayrişahsi boşluk," derler. Bu hayal kırıklığıdır. Ama aslında, Tanrının formu vardır. Neden olmasın? Vedānta der ki, janmādy asya yataḥ (SB 1.1.1): Yüce Mutlak Gerçek herşeyin yayıldığı kişidir ya da şeydir. Şİmdi bzim formlarımız var. O halde bizim de... Sadece biz de değil, çeşitli farklı biçimlerde canlı varlıklar var. Nereden geliyorlar? Bu form nereden kökenleniyor? Bu çok aklı selim bir sorudur. Tanı bir kişi değilse, o halde Onun oğulları nasıl kişi oldu? Babanız bir kişi değilse, siz nasıl bir kişi oldunuz? Bu çok aklı selim bir soru. Babamın formu yoksa, ben bu formu nerden alıyorum? Ama insanlar hayal eder, çünkü hayal kırıklığına uğradıkları zaman, bu formun sıkıntı verdiğini gördüklerinde, o yüzden Tanrı da formsuz olmalı. O bu forma karşı bir algıdır. Ama Brahma-saṁhitā hayır der. Tanrının formu vardır, ama O sac-cid-ānanda-vigrahaḥadır. Īśvaraḥ paramaḥ kṛṣṇaḥ sac-cid-ānanda-vigrahaḥ (BS 5.1). Sat, cit, ānanda. Sat ebedi demektir. Sat ebedi demektir, cit bilgi demektir ve ānanda zevk demektir. Yani Tanrının formu vardır, ama Onun zevk dolu, bilgi dolu ve ebedi bir formu vardır. Şimdi sizin bedeninizle kıyaslayın. Sizin bedeniniz ne ebedidir ne de keyif ne de bilgi doludur. Bu yüzden Tanrının formu var, ama Onun farklı bir formu var. Biz formdan bahseder etmez, formun böyle olması gerektiğini düşünüyoruz. O nedenle karşıtı, form yok. Bilgi yok. Bilgi bu değildir. Bu yüzden Padma Purāṇa'da Tanrının formunu, ismini, niteliğini, kişisel eşyalarını bu maddi duyularla anlayamadığınız söylenir. Ataḥ śrī-kṛṣṇa-nāmādi na bhaved grāhyam indriyaiḥ (CC Madhya 17.136). Duyusal tahminlerinizle, duyularınız kusurlu olduğu için, nasıl yüce mükemmele dair tahminde bulunabilirsiniz ki? Bu mümkün değildir. O zaman nasıl mümkün olur? Sevonmukhe hi jihvādau. Duyularınızı eğitirseniz, duyularınızı arındırırsanız, o arınmış duyu sizin Tanrıyı görmenize yardımcı olacaktır.

Aynı bir hastalığınız, gözlerinizde katarakt olduğunda bunun sizin göremeyeceğiniz anlamına gelmeyeceği gibi. Gözlerinizden katarakttan çektiği için, göremezsiniz. Bu görülecek birşey olmadığı anlamına gelmez Benzer şekilde Tanrının formunu şu an algılayamıyorsunuz ama kataraktınız giderilirse, görebilirsiniz. Gerekli olan budur. Premāñjana-cchurita-bhakti-vilocanena santaḥ sadaiva hṛdayeṣu vilokayanti (BS 5.38). Brahma-saṁhitā gözleri Tanrı aşkının merhemiyle sıvazlanmış olan adananların, böyle kimselerin kalplerinde yirmi dört saat, daima Tanrıyı, Kṛṣṇa'yı gördükleri söylenir. Şu değil... Yani duyularınızı arındırmaya ihtiyacınız var. O zaman Tanrının formunun ne olduğunu, Tanrının adının ne olduğunu, Tanrının niteliğinin ne olduğunu, Tanrının kişisel eşyalarının neler olduğunu anlayabileceksiniz. Tanrının herşeyi vardır. Bu şeylerden Vedik yazınlarda bahsedilir. Aynı apāni-pādo javana-gṛhīta gibi. Tanrının elleri ya da bacakları olmadığı söylenir. Ama sunduğunuz herşeyi kabul edebilir. Tanrının gözleri kulakları yoktur ama O herşeyi görebilir ve herşeyi duyabilir. Yani bunlar çelişki. Bu da bizim görmekten bahsettiğimiz zaman, birinin mutlaka böyle gözleri olması gerektiğini sandığımız anlamına geliyor. Bu bizim maddi algımız. Tanrının gözleri var, O karanlıkta bile görebilir. Siz karanlıkta göremezsiniz. O halde Onun farklı gözleri var. Tanrı duyabilir. Eğer siz... Tanrı milyonlarca milyonlarca mil uzakta olan krallığında ama birşey konuşuyorsanız, fesatlık, fısıldıyorsanız, O duyabilir. Çünkü O sizin içinizde oturuyor. O halde Tanrının görmesinden ve Tanrının duymasından ya da Tanrının dokunmasından kaçınamazsınız.