TR/Prabhupada 0858 - Biz Gayrimeşru Cinselliğin Günah Olduğunu Savunuyoruz, Öğretiyoruz



750521 - Conversation - Melbourne

Prabhupāda: Biz eğitiyoruz, bazen insanlar "Bu saçmalık da neyin nesi?" diye gülüyor. Eleştiriyorlar. Toplumun bu liderleri cesaretlendirmiyor. Dün bir papazla konuşuyordum. Gayrimeşru ilişki hakkında dedi ki, "Yanlış olan ne? Bu büyük bir zevk" dedi. Görüyorsunuz? Biz gayrimeşru cinselliğin gğnah olduğunu savunuyoruz, öğretiyoruz. Bizim birinci koşulumuz kişinin bu dört şeyden vazgeçmesi: gayrimeşru cinsellik, et-yemek, sarhoş ediciler ve kumar. Benim kabul etmeden önceki birinci koşulum bu. Dolayısıyla kabul eder ve takip ederler.

Direktör: Bizimkilerin yaptığı da bu.

Prabhupāda: Hım?

Direktör: Bizim müşterilerimizin hepsinin yaptığı bu.

Prabhupāda: Evet, yapacaklar. Eğer düzenli bir kurum tüm olanaklarla işlerse... Buraya gelen bir sürü adananımız oluyor. Bir süre sonra kendini vermiş adananlar oluyorlar. Metot olmalı. Bu da... Biz artıyoruz; bizim hareketimiz azalmıyor. Burada bir tapınak açmış olduğumuz gibi. Burada tapınak yoktu ama bizim güzel bir tapınağımız var. Bu şekilde hareketimiz tüm dünyada artıyor; azalmıyor. Ben New York'a 1965'te Hindistan'dan yalnız başıma geldim. Bir yıl kalacak yerim yoktu, yemek yiyecek durumum yoktu. Adeta dolanıp duruyordum, bir arkadaşın evinden bir başka arkadaşın evinde yaşıyordum. Derken yavaş yavaş gelişti, insanlar. New York'da bir meydanda bir başıma tam üç saat mantra söylüyordum. Neydi o, Tompkinson Meydanı? Evet. New York'da bulundunuz mu? Yani benim başlangıcım buydu. Sonra yavaş yavaş insanlar geldi. (bir adanana:) Sen bir klüpteydin, neydi o?

Madhudviṣa: Kaliforniya.

Prabhupāda: Evet.

Madhudviṣa: Hayvan üretim çiftliktiğinde.

Prabhupāda: Çiftlik?

Madhudviṣa: O Morningstar?

Prabhupāda: Ah, ha, ha.

Madhudviṣa: Evet. (güler)

Prabhupāda: (güler) O da başka bir genelevdi.

Madhudviṣa: Hipi çiftliği. Oraya geldin.

Madhudviṣa: Böylece ordaydım... Oraya gittim. Sahibi, organizatörü, beni oraya götürdü. Yani bence eğer biz... Eğer ciddiyseniz, insanların nasıl birinci olacağında eğitildiği ortaklaşa bir kurum açalım. Çocuklar eğitilmli. Bu bir çözüm olacaktır.

Direktör: O zaman toplumu değiştirmeli.

Prabhupāda: Hayır, değişim yok. Toplum olduğu gibi kalsın. Biz Dallas'ta yapıyor olduğumuz gibi bazı çocukları ve adamları eğitelim. Tıpkı onları eğittiğimiz gibi. Bu mümkün. Bu pratik örneği. Sen nasıl Morningstar denen bir batakhanedeydin.

Direktör: Siz beyefendiler arasından kaçınız hayatınızda çocuk suçluydunuz?

Madhudviṣa: Çocuk suçlu?

Direktör: Evet. Katılmadan önce kanunla hiç başınız derde girdi mi?

Madhudviṣa: Ah, adananların çoğu.

Direktör: Siz?

Madhudviṣa: Ah, evet.

Direktör: Başınız bir dertdeydi, öyle mi?

Madhudviṣa: Evet.

Adanan (1): Bizde burada Pentridge'de (Australia, Victoria'da bir hapishanede) dokuz ay geçirmiş bir çocuk var.

Prabhupāda: Bu pratik. Durdurabiliriz. Onların aziz gibi kimseler oldukları gibi. Herkes... Hindistan'da, "Nasıl bu Avrupalıları, Amerikalıları böyle yaptın?" diye şaşırıyor. Şaşırıyorlar. Çünkü Hindistan'da, brāhmaṇalar ve diğerleri, onlar şu izlenim altında, "Bu batılı insanlar, onlar umutsuz vaka. Onlardan hiç ileri bir dindar ya da spiritüel kimse çıkmaz." Dolayısıyla Hindistan'da bir sürü tapınaklarımız olduğunu, onların Deitileri ibadet edip herşeyi idare ettiklerini, mantra söylediklerini, dans ettiklerini görünce şaşırıyorlar. benden önce bir sürü svāmī geldi ama onlar dönüştüremedi. Ancak dönüştürmüş olan ben değilim, ama metot o kadar güzel ki onlar dönüştüler.