TR/Prabhupada 0817 - Sırf "Ben Hristiyanım," "Ben Hinduyum," "Ben Müslümanım," diye Damgalamanın Bir Getirisi Yok

Revision as of 20:34, 20 August 2015 by Rishab (talk | contribs) (Created page with "<!-- BEGIN CATEGORY LIST --> Category:1080 Turkish Pages with Videos Category:Prabhupada 0817 - in all Languages Category:TR-Quotes - 1975 Category:TR-Quotes - L...")
(diff) ← Older revision | Latest revision (diff) | Newer revision → (diff)


Invalid source, must be from amazon or causelessmery.com

751019 - Lecture BG 04.13 - Johannesburg

Öyleyse dini sistemi kabul etmeliyiz. İnsanlık budur. Herhangi bir dini sistemi kabul edin ama dinin amacının ne olduğunu bilmelisiniz, sadece "Ben Hristiyanım", "Ben Hinduyum", "Ben Müslümanım" diye iddia etmek değil. Lakin dindar olmanın amacı nedir? Bunu bilmelisiniz. Akıl budur. Basitçe "Ben Hristiyanım", "Ben Hinduyum", "Ben Müslümanım" diyerek böbürlenmeyin. Tamam, belli bir ünvanınız var. Lakin Bhāgavata dini sistemin mükemmel olduğunu söyler. Nedir o? Sa vai puṁsāṁ paro dharmo yato bhaktir adhokṣaje (SB 1.2.6): "Şöyle ki din, dini sistem mükemmeldir." Sa vai puṁsāṁ paro. Paro mükemmel, hiçbir kusur olmayan demektir. Nedir o? Yato bhaktir adhokṣaje: "Öyle bir dini sistemin takipçisi olmakla Tanrının bir adananı olursanız, o mükemmeldir." Bir Hindu olun ya da Müslüman olun veya bir Hristiyan ya da Budist veya başka birşey olun demez. Çok hürdür, öyle ki hangi dini sistemi kabul ederseniz edin, zarar yoktur; sorun değil. Ancak sonuca bakın. Sonuç nedir? Yato bhaktir adhokṣaje: ya Tanrıyı anlamışsınızdır ya da Tanrının bir sevgilisi olmuşsunuzdur. O zaman dininiz mükemmeldir. Sırf "Ben Hristiyanım", "Ben Hinduyum", "Ben Müslümanım" diye damgalamakta bir kâr yoktur. Aynı zamanda bu da Śrīmad-Bhāgavatam'da açıklanır.

dharmaḥ svanuṣṭhitaḥ puṁsāṁ
viṣvaksena-kathāsu yaḥ
notpādayed ratiṁ yadi
śrama eva hi kevalam
(SB 1.2.8)

Dharmaḥ svanuṣṭhitaḥ, hangi dini ileri sürerseniz sürün, farketmez. Ve çok güzel yerine getiriyorsunuz. Dini sisteme göre kural ve düzenlemeleri takip ediyorsunuz ve herşeyi yapıyorsunuz. Dharmaḥ svanuṣṭhitaḥ puṁsām: "Dikkatli bir şekilde dini ilkeyi yerine getirmekle," viṣvaksena-kathāsu yaḥ, " Tanrı hakkında daha da fazlasını anlamayı merak etmiyorsanız..." Viṣvaksena kathā... Viṣvaksena Tanrı demektir. Kathāsu yaḥ, notpādayed ratiṁ yadi: "Tanrı hakkında daha da fazlasını duymaya bağlanmıyorsanız, o zaman bu, " śrama eva hi kevalam, "zaman kaybından ibarettir." Zaman kaybından ibarettir çünkü din demek dharmaṁ tu sākṣād bhagavat-praṇītam (SB 6.3.19) demektir. Din Tanrı tarafından verilen buyruk ve sizin takip ettiğiniz anlamına gelir. Bu dinin basit tanımıdır. Diğer ayinsel törenler, formüller, kiliseye gitmek ya da tapınağa gitmek, bunlar ayrıntıdır. Lakin gerçek dharma, dharmanın özü özeti, dharma demek Tanrının buyruklarına uymaktır. Hepsi bu. Din budur. Dharmaṁ tu sākṣād bhagavat-praṇītam.

Siz din uyduramazsınız. Ve asıl din nedir, takip ederseniz, o zaman dindarsınızdır. Esas din Tanrının buyruğudur. Bu... Herkes Tanrıyı anlamak için bir din prensibini takip eder. Ve bizim Vedik sistemimizde yaşamın tek amacı Tanrıyı anlamaktır. Athāto brahma jijñāsā. İnsan yaşam formunda başka işimiz yoktur. Başka yok. Diğer işi kediler köpekler de yapıyor ve biz de yapıyoruz. Bu otomatiktir. Diğer hayvanlar açlıktan ölüyor değil. Onlar da yiyor ve biz de yiyoruz. Lakin imkan şu ki, diğer hayvanlar insandan daha aşağı, onlar para kazanmak için herhangi bir iş ya da mesleği icra etmek ya ta bir ülkeden diğerine gitmek zorunda değiller. Onların avantajı bu. Ve bizim dezavantajımız daha iyi yiyecekler bulmaya çalışıyor olmamız ve tüm dünyayı dolanmamız ve yine de bulamamamız. Dolayısıyla onların avantajı daha iyi. Kuşlar, küçük kuşlar sabahları, henüz sabah erkenken kalkarlar ve cıvıldaşıp uçar giderler çünkü onlar emindir ki "Bizim yiyeceğimiz hazır, herhangi bir yere gidebiliriz." Ve bu bir gerçek. Her ağaca giderler. Kuş ne yiyecek ki? Dört, beş küçük meyve. Ama bir ağaçta sayısız meyve var ve sayısız ağaç var. Benzer şekilde herhangi bir hayvanı ele alın, fil bile. Afrika'da bir sürü fil, milyonlarca fil vardır. Bir seferde kırk kilo yerler. Ve yiyeceği kim tedarik ediyor? Hiç işleri yok. Hiçbir meslekleri yok. Nasıl yiyorlar? Hımm?