TR/Prabhupada 0145 - Bir Çeşit Tapasyayı Kabul Etmek Zorundayız: Difference between revisions

(Created page with "<!-- BEGIN CATEGORY LIST --> Category:1080 Turkish Pages with Videos Category:Prabhupada 0145 - in all Languages Category:TR-Quotes - 1975 Category:TR-Quotes - L...")
 
(Vanibot #0023: VideoLocalizer - changed YouTube player to show hard-coded subtitles version)
 
Line 7: Line 7:
[[Category:TR-Quotes - in USA, Dallas]]
[[Category:TR-Quotes - in USA, Dallas]]
<!-- END CATEGORY LIST -->
<!-- END CATEGORY LIST -->
<!-- BEGIN NAVIGATION BAR -- DO NOT EDIT OR REMOVE -->
{{1080 videos navigation - All Languages|Turkish|TR/Prabhupada 0144 - Buna Maya Denir|0144|TR/Prabhupada 0146 - Yokluğumda Ses Kaydını Oynatırsanız, Aynı Sesi Titreştirecektir|0146}}
<!-- END NAVIGATION BAR -->
<!-- BEGIN ORIGINAL VANIQUOTES PAGE LINK-->
<!-- BEGIN ORIGINAL VANIQUOTES PAGE LINK-->
<div class="center">
<div class="center">
Line 15: Line 18:


<!-- BEGIN VIDEO LINK -->
<!-- BEGIN VIDEO LINK -->
{{youtube_right|LVGWvt6ds5o|We Must Accept Some Sort of Tapasya -<br />Prabhupāda 0145}}
{{youtube_right|pTm-6Gtr37c|Bir Çeşit Tapasyayı Kabul Etmek<br /> Zorundayız - Prabhupāda 0145}}
<!-- END VIDEO LINK -->
<!-- END VIDEO LINK -->


<!-- BEGIN AUDIO LINK -->
<!-- BEGIN AUDIO LINK -->
<mp3player>http://vaniquotes.org/w/images/750303SB.DAL_clip2.mp3</mp3player>  
<mp3player>https://s3.amazonaws.com/vanipedia/clip/750303SB.DAL_clip2.mp3</mp3player>  
<!-- END AUDIO LINK -->
<!-- END AUDIO LINK -->


Line 27: Line 30:


<!-- BEGIN TRANSLATED TEXT -->
<!-- BEGIN TRANSLATED TEXT -->
Özgürlük otomatik olarak gelmez. Aynı hastalanmanız gibi. Ateş ya da acı veren bir durumun, bir hastalığın kontrolü altındasınız. Bunun kefaretini ödemek durumundasınız. Aynı bedende bir çıbandan sebep acı çekmek gibi. Çok can yakar. İyileştirmek için, bir ameliyat olmanız gerekir eğer iyileşmek istiyorsanız. O yüzden tapasā. Tapasā budur. Tapa acıveren durum demektir, tapa. Aynı sıcaklık gibi. Eğer yüksek dereceye sıcaklığa maruz kalırsanız, 110 derece, bu sizin için katlanılmazdır. Çok acı verir. Biz Hintliler için bile - Hindistan'da doğduk, tropik iklim - sıcaklık yüzden çok olduğunda katlanılmaz oluyor. Ve size ne demeli? Siz farklı bir sıcaklıkta doğdunuz. Benzer şekilde biz de düşük sıcaklığa katlanamıyoruz. Elli dereceden düşükse, tahammül edilemez bizim için. Farklı iklimler, farklı sıcaklıklar var. Ve Kanada'da sıfırın altında 40 dereceye dayanabiliyorlar. Demek ki bunlar yaşamın farklı koşullarıyla ilgili. Ama biz koşullanmışız: yüksek derece sıcaklık, az sıcaklık, fazla soğuk diye. Ama hayatın her koşulu için eğitilebiliriz. Bu kapasitemiz var. Bir Bangal atasözü var, śarīre na mahāśaya ya sahabe taya saya, " Bu beden" demek, " alıştırma yaptığınız takdirde, bu beden her koşula tahammül eder." Bir koşulda yaşıyorsunuz, ve o koşul değiştiği zaman onu tolere edemeyip ölecek değilsiniz. Hayır, eğer alıştırırsanız... Aynı şimdi kimsenin gitmediği gibi. Eskiden Himalayalar'a giderdik, ve orası çok soğuk. Ve tapasya... Yöntem bu: kavuran sıcaklarda aziz kimseler, bilgeler, etrafta ateş yakarlar. Zaten sıcaklık yüksek, etrafta da ateş var, ve oturup meditasyon yaparlar. Bu tapasyadır. Bunlar tapasyanın çeşitleridir. Kavuran sıcak var ve onlar bunu halledebiliyorlar. Can yakan çok soğuk var, 100 dereceden düşük, suyun içine girip meditasyon yaparlar. Bunlar tapasyanın çeşitleridir. Tapasya. Tanrı idraki için eskiden böyle ağır kefaretler öderlerdi, ve bu zamanda biz o kadar düşmüşüz ki bu dört prensibe dahi katlanamıyoruz? Çok mu zor? Bir tapasya uyguluyoruz " Bunları yapmayın. " Evlilik dışı seks yok, toksik madde yok, et yemek yok, kumar yok." Kṛṣṇa bilincinde ilerlemek için tapasya çeştileri bunlardır. Çok mu zor? Çok zor değil. Eğer biri buz gibi soğukta boynuna kadar suya girebiliyorsa, evlilik dışı seksi, ey yemeyi ve toksik madde kullanımını bırakmak daha mı zor? " Hiç seks yapma" demiyoruz. Evlilik dışı olmasın. Zorluk neresinde? Bu devir o kadar düşmüş bir devir ki bu basit tapasyaları bile uygulayamıyoruz. Zorluk bu. Ama Tanrı idrakına varmak istiyorsanız, burada böyle denmiş, tapasaiva, sadece tapasaiva, kefaret ile varabilirsiniz. Başka türlü değil. Başka türlü mükün değil. Bu yüzden bu kelime kullanılmış, tapasaiva. Tapasā eva: " sadece tapasya ile." Başka yolu yok. Tapasā eva param. Param, Yüce demek. Yüce olanın, Mutlak olanın idrakına varmak istiyorsanız, bazı tapasyalara uymalısınız. Başka türlü mümkün değil. Başlangıç için küçük tapasya. Ekādaśī gibi. Bu da bir tapasya türü. Aslında ekādaśī günlerinde yemek yemeyeceğiz, su bile içmeyeceğiz. Ama toplumumuzda bunu bu kadar katı uygulamıyoruz. Diyoruz ki " Ekādaśī'de tahıl yemeyin. Biraz süt, meyve yiyin." Bu tapasyadır. Bu tapasyayı yapamaz mıyız? Eğer bu çok çok kolay yapılabilen tapasyayı bile uygulamaya hazır değilsek, O zaman nasıl geri eve, Tanrı'ya dönmeyi bekleyebiliriz ki? Hayır, bu mümkün değil. Bu sebeple burada deniyor ki, tapasaiva, tapasā eva. Eva kesinlikle demektir. Yapmalısınız. Şimdi bu tapasyayı uygulayıp kefaret öderseniz bir şey mi kaybedeceksiniz? Hayır etmeyeceksiniz. Dışardan gelip de bizim topluluğumuzu, kızları erkekleri, gören herkes. " Aydınlık yüzlü" diyorlar. değil mi? farkı görüyorlar. Sade bir elbise içinde bir rahip... Los Angeles'tan Hawaii'ye gidiyordum. Uçakta bir rahip bana yaklaştı. Benden izin istedi, "Sizle konuşabilir miyim?" " Evet, neden olmasın?" İlk sorusu şuydu: " Öğrencilerinizin çok aydınlık yüzlü olduklarını görüyorum. Bu nasıl oluyor?" İçtendi. Burada kayıp nerde? Günah dolu faaliyetlerden kaçınarak, bir şey kaybetmiyoruz. Çok basit bir hayat sürebiliriz. Yerde oturup, yerde yatabiliriz. Çok fazla eşyaya ya da bir çok gösterişli kıyafete ihtiyacımız yok. Tapasya gerekli. Spiritüel hayatta ilerlemek istiyorsak, bir çeşit tapasya uygulamamız gerekir. Kali-yuga'da çok ağır tapasyalar uygulayamayız, soğukta suyun içine girip, boğulacak noktaya kadar gelip, meditasyon yapıp, Hare Kṛṣṇa mantrasını söylemek gibi. Bu mümkün değil. Minimum seviyede bir tapasya uygulanmalı. Tanrı idraki konusunda ciddiysek eğer, bu kıtada bahsedilen bir çeşit tapasya uygulamamız gerektiğini anlamalıyız. Bu gerekli .
Özgürlük otomatik olarak gelmez. Aynı hasta olmanız gibi. Ateş ya da diğer acı veren bir durumun, bir hastalığın kontrolü altındasınız. Bunun kefaretini çekmeye mecbursunuz. Tıpkı bedendeki bir çıbandan sebep acı çekmeye benzer. Çok can yakar. İyileştirmek için, eğer iyileşmek istiyorsanız ameliyat olmanız gerekir. O yüzden tapasā. Tapasā budur. Tapa acıveren durum demektir, tapa. Aynı sıcaklık gibi. Eğer 110 derece, yüksek sıcaklığa maruz kalırsanız, bu sizin için katlanılmazdır. Çok acı verir. Biz Hintliler için bile - Hindistan'da doğduk, tropik iklim - sıcaklık yüzden çok olduğunda katlanılmaz oluyor. Ve size ne demeli? Siz farklı bir sıcaklıkta doğdunuz. Benzer şekilde biz de düşük sıcaklığa katlanamıyoruz. Elli dereceden düşükse, bizim için tahammül edilemez. Farklı iklimler, farklı sıcaklıklar var. Ve Kanada'da sıfırın altında 40 dereceye dayanabiliyorlar. Demek ki bunda yaşamın farklı koşulları söz konusu. Ama biz koşullanmışız: yüksek derece sıcaklık, az sıcaklık, fazla soğuk diye. Ama hayatın her koşulu için eğitilebiliriz. Bu kapasitemiz var. Bir Bengal atasözü var, śarīre na mahāśaya ya sahabe taya saya, "Bu beden" demek, "alıştırma yaptığınız takdirde, bu beden her koşula tahammül edebilir." Bir koşulda yaşıyorsunuz diye eğer o koşulu değiştirirseniz, yaşayamayacak kadar dayanılmaz olacak değil. Hayır, eğer alıştırırsanız...
 
Aynı bugünlerde kimsenin gitmediği gibi. Eskiden Himalayalar'a giderdik, ve orası çok soğuk. Ve tapasya... Yöntemi, metodu var: kavuran sıcaklarda aziz kimseler veya bilgeler, etrafta ateş yakarlar. Zaten sıcaklık yüksek, yine de etrafta ateş yakacakla ve meditasyona devam edeceklerdir. Bu tapasyadır. Bunlar tapasya unsurlarıdır. Kavuran sıcak olur ve onlar bunu halledebiliyorlar. Isıran, üşüten soğuk olur, 100 dereceden düşükte suyun içine girip bedeni buna maruz bırakıp meditasyon yaparlar. Bunlar tapasya unsurlarıdır. Tapasya. Tanrı idraki için eskiden böyle ağır kefaretler öderlerdi, ve günümüzde biz o kadar düşmüşüz ki bu dört prensibe dahi katlanamıyoruz? Çok mu zor? Bir takım tapasyayı uygulamaya koyuyoruz "Bunları yapmayın. Evlilik dışı seks yok, toksik madde yok, et yemek yok, kumar yok." Kṛṣṇa bilincinde ilerlemek için tapasya öğeleri bunlardır. Çok mu zor? Çok zor değil. Eğer biri buz gibi soğukta boynuna kadar suya girebiliyorsa, evlilik dışı seksi, et yemeyi ve toksik madde kullanımını bırakmak daha mı zor? "Hiç seks yapma" demiyoruz. Evlilik dışı olmasın. Zorluk neresinde? Bu devir o kadar düşmüş bir devir ki bu basit tapasyaları bile uygulayamıyoruz. Zorluk bu.  
 
Ama Tanrı idrakına varmak istiyorsanız, burada böyle denmiş, tapasaiva, kişi sadece tapasaiva, kefaret ile idrak edebilir. Başka türlü değil. Başka türlü mümkün değil. Bu yüzden bu kelime kullanılmış, tapasaiva. Tapasā eva: sadece tapasya ile." Başka yolu yok. Tapasā eva param. Param, Yüce demek. Yüce olanın, Mutlak olanın idrakına varmak istiyorsanız, bazı tapasyalara uymalısınız. Başka türlü mümkün değil. Başlangıç için küçük tapasya. Ekādaśī gibi. Bu da bir tapasya türü. Aslında ekādaśī günlerinde yemek yemeyeceğiz, su bile içmeyeceğiz. Ama topluluğumuzda bunu bu kadar katı uygulamıyoruz. Diyoruz ki "Ekādaśī'de tahıl yemeyin. Biraz süt, meyve yiyin." Bu tapasyadır. Bu tapasyayı yapamaz mıyız? Eğer bu çok çok kolay yapılabilen tapasyayı bile uygulamaya hazır değilsek, o halde nasıl geri eve, Tanrı'ya dönmeyi bekleyebiliriz ki? Hayır, bu mümkün değil. Bu sebeple burada deniyor ki, tapasaiva, tapasā eva. Eva kesinlikle demektir. Yapmak zorundasınız. Şimdi bu tapasyayı uygulayıp kefaret öderseniz, bir şey mi kaybedeceksiniz? Hayır etmeyeceksiniz. Dışardan gelip de bizim topluluğumuzu, kızları erkekleri gören herkes. "Aydınlık yüzlü" diyorlar. Değil mi? Farkı görüyorlar. Sade bir elbise içinde bir rahip... Los Angeles'tan Hawaii'ye gidiyordum. Uçakta bir rahip bana yaklaştı. Benden izin istedi, "Sizle konuşabilir miyim?" "Evet, neden olmasın?" İlk sorusu şuydu: "Öğrencilerinizin çok aydınlık yüzlü olduklarını görüyorum. Bu nasıl oluyor?" İçtendi. Burada kayıp nerde? Günah dolu faaliyetlerden kaçınmakla, tüm bu şeyleri reddetmekle birşey kaybetmiyoruz. Çok basit bir hayat sürebiliriz. Yerde oturup, yerde yatabiliriz. Çok fazla eşyaya ya da bir çok gösterişli kıyafete ihtiyacımız yok. Tapasya gerekli. Spiritüel hayatta ilerlemek istiyorsak, bir çeşit tapasya uygulamamız gerekir. Kali-yuga'da çok ağır tapasyalar uygulayamayız, soğukta suyun içine girip, boğulacak noktaya kadar gelip, ondan sonra meditasyon yapıp, Hare Kṛṣṇa mantrasını söylemek gibi. Bu mümkün değil. Minimum seviyede bir tapasya uygulanmalı. Tanrı idraki konusunda ciddiysek, bu dizede bahsedildiği gibi bir çeşit tapasya uygulamamız gerektiğini anlamalıyız. İstenen budur.f
<!-- END TRANSLATED TEXT -->
<!-- END TRANSLATED TEXT -->

Latest revision as of 11:12, 3 October 2018



Lecture on SB 3.12.19 -- Dallas, March 3, 1975

Özgürlük otomatik olarak gelmez. Aynı hasta olmanız gibi. Ateş ya da diğer acı veren bir durumun, bir hastalığın kontrolü altındasınız. Bunun kefaretini çekmeye mecbursunuz. Tıpkı bedendeki bir çıbandan sebep acı çekmeye benzer. Çok can yakar. İyileştirmek için, eğer iyileşmek istiyorsanız ameliyat olmanız gerekir. O yüzden tapasā. Tapasā budur. Tapa acıveren durum demektir, tapa. Aynı sıcaklık gibi. Eğer 110 derece, yüksek sıcaklığa maruz kalırsanız, bu sizin için katlanılmazdır. Çok acı verir. Biz Hintliler için bile - Hindistan'da doğduk, tropik iklim - sıcaklık yüzden çok olduğunda katlanılmaz oluyor. Ve size ne demeli? Siz farklı bir sıcaklıkta doğdunuz. Benzer şekilde biz de düşük sıcaklığa katlanamıyoruz. Elli dereceden düşükse, bizim için tahammül edilemez. Farklı iklimler, farklı sıcaklıklar var. Ve Kanada'da sıfırın altında 40 dereceye dayanabiliyorlar. Demek ki bunda yaşamın farklı koşulları söz konusu. Ama biz koşullanmışız: yüksek derece sıcaklık, az sıcaklık, fazla soğuk diye. Ama hayatın her koşulu için eğitilebiliriz. Bu kapasitemiz var. Bir Bengal atasözü var, śarīre na mahāśaya ya sahabe taya saya, "Bu beden" demek, "alıştırma yaptığınız takdirde, bu beden her koşula tahammül edebilir." Bir koşulda yaşıyorsunuz diye eğer o koşulu değiştirirseniz, yaşayamayacak kadar dayanılmaz olacak değil. Hayır, eğer alıştırırsanız...

Aynı bugünlerde kimsenin gitmediği gibi. Eskiden Himalayalar'a giderdik, ve orası çok soğuk. Ve tapasya... Yöntemi, metodu var: kavuran sıcaklarda aziz kimseler veya bilgeler, etrafta ateş yakarlar. Zaten sıcaklık yüksek, yine de etrafta ateş yakacakla ve meditasyona devam edeceklerdir. Bu tapasyadır. Bunlar tapasya unsurlarıdır. Kavuran sıcak olur ve onlar bunu halledebiliyorlar. Isıran, üşüten soğuk olur, 100 dereceden düşükte suyun içine girip bedeni buna maruz bırakıp meditasyon yaparlar. Bunlar tapasya unsurlarıdır. Tapasya. Tanrı idraki için eskiden böyle ağır kefaretler öderlerdi, ve günümüzde biz o kadar düşmüşüz ki bu dört prensibe dahi katlanamıyoruz? Çok mu zor? Bir takım tapasyayı uygulamaya koyuyoruz "Bunları yapmayın. Evlilik dışı seks yok, toksik madde yok, et yemek yok, kumar yok." Kṛṣṇa bilincinde ilerlemek için tapasya öğeleri bunlardır. Çok mu zor? Çok zor değil. Eğer biri buz gibi soğukta boynuna kadar suya girebiliyorsa, evlilik dışı seksi, et yemeyi ve toksik madde kullanımını bırakmak daha mı zor? "Hiç seks yapma" demiyoruz. Evlilik dışı olmasın. Zorluk neresinde? Bu devir o kadar düşmüş bir devir ki bu basit tapasyaları bile uygulayamıyoruz. Zorluk bu.

Ama Tanrı idrakına varmak istiyorsanız, burada böyle denmiş, tapasaiva, kişi sadece tapasaiva, kefaret ile idrak edebilir. Başka türlü değil. Başka türlü mümkün değil. Bu yüzden bu kelime kullanılmış, tapasaiva. Tapasā eva: sadece tapasya ile." Başka yolu yok. Tapasā eva param. Param, Yüce demek. Yüce olanın, Mutlak olanın idrakına varmak istiyorsanız, bazı tapasyalara uymalısınız. Başka türlü mümkün değil. Başlangıç için küçük tapasya. Ekādaśī gibi. Bu da bir tapasya türü. Aslında ekādaśī günlerinde yemek yemeyeceğiz, su bile içmeyeceğiz. Ama topluluğumuzda bunu bu kadar katı uygulamıyoruz. Diyoruz ki "Ekādaśī'de tahıl yemeyin. Biraz süt, meyve yiyin." Bu tapasyadır. Bu tapasyayı yapamaz mıyız? Eğer bu çok çok kolay yapılabilen tapasyayı bile uygulamaya hazır değilsek, o halde nasıl geri eve, Tanrı'ya dönmeyi bekleyebiliriz ki? Hayır, bu mümkün değil. Bu sebeple burada deniyor ki, tapasaiva, tapasā eva. Eva kesinlikle demektir. Yapmak zorundasınız. Şimdi bu tapasyayı uygulayıp kefaret öderseniz, bir şey mi kaybedeceksiniz? Hayır etmeyeceksiniz. Dışardan gelip de bizim topluluğumuzu, kızları erkekleri gören herkes. "Aydınlık yüzlü" diyorlar. Değil mi? Farkı görüyorlar. Sade bir elbise içinde bir rahip... Los Angeles'tan Hawaii'ye gidiyordum. Uçakta bir rahip bana yaklaştı. Benden izin istedi, "Sizle konuşabilir miyim?" "Evet, neden olmasın?" İlk sorusu şuydu: "Öğrencilerinizin çok aydınlık yüzlü olduklarını görüyorum. Bu nasıl oluyor?" İçtendi. Burada kayıp nerde? Günah dolu faaliyetlerden kaçınmakla, tüm bu şeyleri reddetmekle birşey kaybetmiyoruz. Çok basit bir hayat sürebiliriz. Yerde oturup, yerde yatabiliriz. Çok fazla eşyaya ya da bir çok gösterişli kıyafete ihtiyacımız yok. Tapasya gerekli. Spiritüel hayatta ilerlemek istiyorsak, bir çeşit tapasya uygulamamız gerekir. Kali-yuga'da çok ağır tapasyalar uygulayamayız, soğukta suyun içine girip, boğulacak noktaya kadar gelip, ondan sonra meditasyon yapıp, Hare Kṛṣṇa mantrasını söylemek gibi. Bu mümkün değil. Minimum seviyede bir tapasya uygulanmalı. Tanrı idraki konusunda ciddiysek, bu dizede bahsedildiği gibi bir çeşit tapasya uygulamamız gerektiğini anlamalıyız. İstenen budur.f