TR/Prabhupada 0820 - Guru, Ne Talimat Verirse, Hiçbir İddia da Bulunmadan Kabul Etmek Zorundayız Demektir: Difference between revisions

(Created page with "<!-- BEGIN CATEGORY LIST --> Category:1080 Turkish Pages with Videos Category:Prabhupada 0820 - in all Languages Category:TR-Quotes - 1976 Category:TR-Quotes - L...")
 
(Vanibot #0023: VideoLocalizer - changed YouTube player to show hard-coded subtitles version)
 
Line 7: Line 7:
[[Category:TR-Quotes - in India, Vrndavana]]
[[Category:TR-Quotes - in India, Vrndavana]]
<!-- END CATEGORY LIST -->
<!-- END CATEGORY LIST -->
<!-- BEGIN NAVIGATION BAR -- DO NOT EDIT OR REMOVE -->
{{1080 videos navigation - All Languages|Turkish|TR/Prabhupada 0819 - Aşram Demek Ruhsal Gelişim İçin Olan Durum Demektir|0819|TR/Prabhupada 0821 - Pandita Derecesi Olan Anlamına Gelmez. Pandita, Sama-cittah Anlamına Gelir|0821}}
<!-- END NAVIGATION BAR -->
<!-- BEGIN ORIGINAL VANIQUOTES PAGE LINK-->
<!-- BEGIN ORIGINAL VANIQUOTES PAGE LINK-->
<div class="center">
<div class="center">
Line 15: Line 18:


<!-- BEGIN VIDEO LINK -->
<!-- BEGIN VIDEO LINK -->
{{youtube_right|kQmj8Ey7-nc|Guru, Ne Talimat Verirse, Hiçbir İddia da Bulunmadan Kabul Etmek Zorundayız Demektir - Prabhupāda 0820}}
{{youtube_right|vBa4oRJ_vo8|Guru, Ne Talimat Verirse, Hiçbir İddia da Bulunmadan Kabul Etmek Zorundayız Demektir <br/>- Prabhupāda 0820}}
<!-- END VIDEO LINK -->
<!-- END VIDEO LINK -->


<!-- BEGIN AUDIO LINK (from English page -->
<!-- BEGIN AUDIO LINK (from English page -->
<mp3player>File:761024SB-VRNDAVAN_clip1.mp3</mp3player>
<mp3player>https://s3.amazonaws.com/vanipedia/clip/761024SB-VRNDAVAN_clip1.mp3</mp3player>
<!-- END AUDIO LINK -->
<!-- END AUDIO LINK -->


Line 29: Line 32:
O halde gerçekten tapasya gerçekleştirmek istiyorsanız, o zaman zaten tapasya gerçekleştirmiş olan bir kişiye yaklaşmalısınız, tapo divyam ([[Vanisource:SB 5.5.1|SB 5.5.1]]). O zaman (istediğiniz) şeyleri elde edersiniz. Ve orada hizmet vermek zorundasınız. Alçak gönüllülükle hizmet, sevayā. Mahātmāyı meydan okuyarak değil ama praṇipātla ve sevāyla çevrelenmiş olarak sorgulayabilirsiniz. Aksi halde, sorgulama hakkınız yoktur. Tıpkı Rūpa Gosvāmī'ye giden şu adam gibi. Zamanı heba etmeye hiç hakkı yok.  
O halde gerçekten tapasya gerçekleştirmek istiyorsanız, o zaman zaten tapasya gerçekleştirmiş olan bir kişiye yaklaşmalısınız, tapo divyam ([[Vanisource:SB 5.5.1|SB 5.5.1]]). O zaman (istediğiniz) şeyleri elde edersiniz. Ve orada hizmet vermek zorundasınız. Alçak gönüllülükle hizmet, sevayā. Mahātmāyı meydan okuyarak değil ama praṇipātla ve sevāyla çevrelenmiş olarak sorgulayabilirsiniz. Aksi halde, sorgulama hakkınız yoktur. Tıpkı Rūpa Gosvāmī'ye giden şu adam gibi. Zamanı heba etmeye hiç hakkı yok.  


Aslında bu müzakere, öğretiler teslimiyetin olduğu yerde, guru ve öğrenciler arasında gerçekleştirilmelidir. Yoksa hiç gereği yok. Bu günlerde bazı toplantılar gerçekleştiriyoruz. Kimi sıradan insanlar dinlemeye geliyor. Ama Caitanya Mahāprabhu asla bu tarz müzakereler yapmadı. Asla yapmadı. Çünkü bu dışardan gelen yabancılar teslimiyetçi değil. Onlar eğlenceyi görmeye geliyor. Birşey öğrenmeye gelmiyorlar. Bu nedenle Caitanya Mahāprabhu asla büyük bir toplantı yapmadı. O büyük toplantıda bulundu, ama kīrtanda, saṅkīrtanda. Her gün akşamları Jagannātha tapınağındaki dört saatlik büyük toplantıda buluşuyordu, ama tüm süre Hare Kṛṣṇa'nın zikredilmesiyle geçerdi. Lakin ne zaman Sarvabhauma Bhaṭṭācārya ya da Prakāśānanda Sarasvatī yahut Rāmānanda Rāya gibi bir hayli saygın kimseler olursa, o zaman münazara ederdi. Aksi halde, münazara etmezdi. Tartışmaya gerek yoktu çünkü alçakgönüllükle yaklaşmıyorlar. Sanıyorlar ki... Aynı Kṛṣṇa ve Arjuna gibi. Arjuna, "Kṛṣṇa benim arkadaşım. Ona da eşit derecede davranayım," diye düşündükçe, Kṛṣṇa çok ağır konuşuyordu. Ama Arjuna, "Bu tarz konuşmaların hiç faydası olmayacak" diye anlayınca, o zaman Onun öğrencisi oldu: śiṣyas te 'ham śādhi māṁ prapannam ([[Vanisource:BG 2.7|BG 2.7]]). "Daha fazla münazara yok. Artık ben Seni gurum kabul ediyorum."  
Aslında bu müzakere, öğretiler teslimiyetin olduğu yerde, guru ve öğrenciler arasında gerçekleştirilmelidir. Yoksa hiç gereği yok. Bu günlerde bazı toplantılar gerçekleştiriyoruz. Kimi sıradan insanlar dinlemeye geliyor. Ama Caitanya Mahāprabhu asla bu tarz müzakereler yapmadı. Asla yapmadı. Çünkü bu dışardan gelen yabancılar teslimiyetçi değil. Onlar eğlenceyi görmeye geliyor. Birşey öğrenmeye gelmiyorlar. Bu nedenle Caitanya Mahāprabhu asla büyük bir toplantı yapmadı. O büyük toplantıda bulundu, ama kīrtanda, saṅkīrtanda. Her gün akşamları Jagannātha tapınağındaki dört saatlik büyük toplantıda buluşuyordu, ama tüm süre Hare Kṛṣṇa'nın zikredilmesiyle geçerdi. Lakin ne zaman Sarvabhauma Bhaṭṭācārya ya da Prakāśānanda Sarasvatī yahut Rāmānanda Rāya gibi bir hayli saygın kimseler olursa, o zaman münazara ederdi. Aksi halde, münazara etmezdi. Tartışmaya gerek yoktu çünkü alçakgönüllükle yaklaşmıyorlar. Sanıyorlar ki... Aynı Kṛṣṇa ve Arjuna gibi. Arjuna, "Kṛṣṇa benim arkadaşım. Ona da eşit derecede davranayım," diye düşündükçe, Kṛṣṇa çok ağır konuşuyordu. Ama Arjuna, "Bu tarz konuşmaların hiç faydası olmayacak" diye anlayınca, o zaman Onun öğrencisi oldu: śiṣyas te 'ham śādhi māṁ prapannam ([[Vanisource:BG 2.7 (1972)|BG 2.7]]). "Daha fazla münazara yok. Artık ben Seni gurum kabul ediyorum."  


Guru demek o her ne talimat verecekse, hiç bir iddiada bulunmadan kabul etmek zorunda olduğumuz anlamına gelir. Vedik bilgi böyledir. Kendiniz yorumlayamazsınız. Olduğu gibi kabul etmek zorundasınız. Aynı şekilde gurunun sözlerini de kabul etmek zorundasınız. İddia yok. Vedik bilgi budur. Vedik sistem budur. Bu örneği bir çok kez verdik: Tıpkı inek tezeği gibi. İnek tezeği bir hayvanın dışkısı. Yani bir hayvanın dışkısı en saf olmayan şeydir. Kendi dışkınıza bile, değer değmez... Çok okumuş bir alim ya da adanan olabilirsiniz ama bu sizin kendi dışkınıza dokunup da saf kalacağınız anlamına gelmez. Hayır. Hemen banyo yapmak zorunda kalırsınız. Başkalarını bırakın kendininkinde bile. Ama Vedik öğretide görüyoruz ki inek tezeği, o da bir hayvanın dışkısı, insandan daha aşağı bir hayvanın, ve saf olduğu söylenir. O halde saf kabul etmek zorundasınız. "Böyle bir dışkı saf değildir. Benim manevi öğretmenimin dışkısı bile saf değil. Nasıl oluyor da o inek hayvanının tezeği saf oluyor? diye bir iddia yok. Lakin Vedalarda saf olduğu söylendiği için kabul etmek zorundasınız. Benzer şekilde, deniz kabuğu bir hayvanın kemiğidir. Kemiğe, herhangi ölü bedene ait bir kemiğe dokunacak olursanız hemen banyo yapmak, arınmak zorundasınız. Ama o kemik Deiti odasına yerleştiriliyor. Biz deniz kabuğuna üflüyoruz — çünkü Vedik talimat. Dolayısıyla hiç bir tartışma yok. Vedik öğretiyi kabul ediyorsanız, olduüu gibi kabul etmek zorundasınız.
Guru demek o her ne talimat verecekse, hiç bir iddiada bulunmadan kabul etmek zorunda olduğumuz anlamına gelir. Vedik bilgi böyledir. Kendiniz yorumlayamazsınız. Olduğu gibi kabul etmek zorundasınız. Aynı şekilde gurunun sözlerini de kabul etmek zorundasınız. İddia yok. Vedik bilgi budur. Vedik sistem budur. Bu örneği bir çok kez verdik: Tıpkı inek tezeği gibi. İnek tezeği bir hayvanın dışkısı. Yani bir hayvanın dışkısı en saf olmayan şeydir. Kendi dışkınıza bile, değer değmez... Çok okumuş bir alim ya da adanan olabilirsiniz ama bu sizin kendi dışkınıza dokunup da saf kalacağınız anlamına gelmez. Hayır. Hemen banyo yapmak zorunda kalırsınız. Başkalarını bırakın kendininkinde bile. Ama Vedik öğretide görüyoruz ki inek tezeği, o da bir hayvanın dışkısı, insandan daha aşağı bir hayvanın, ve saf olduğu söylenir. O halde saf kabul etmek zorundasınız. "Böyle bir dışkı saf değildir. Benim manevi öğretmenimin dışkısı bile saf değil. Nasıl oluyor da o inek hayvanının tezeği saf oluyor? diye bir iddia yok. Lakin Vedalarda saf olduğu söylendiği için kabul etmek zorundasınız. Benzer şekilde, deniz kabuğu bir hayvanın kemiğidir. Kemiğe, herhangi ölü bedene ait bir kemiğe dokunacak olursanız hemen banyo yapmak, arınmak zorundasınız. Ama o kemik Deiti odasına yerleştiriliyor. Biz deniz kabuğuna üflüyoruz — çünkü Vedik talimat. Dolayısıyla hiç bir tartışma yok. Vedik öğretiyi kabul ediyorsanız, olduüu gibi kabul etmek zorundasınız.
<!-- END TRANSLATED TEXT -->
<!-- END TRANSLATED TEXT -->

Latest revision as of 13:06, 3 October 2018



Lecture on SB 5.5.2 -- Vrndavana, October 24, 1976

O halde gerçekten tapasya gerçekleştirmek istiyorsanız, o zaman zaten tapasya gerçekleştirmiş olan bir kişiye yaklaşmalısınız, tapo divyam (SB 5.5.1). O zaman (istediğiniz) şeyleri elde edersiniz. Ve orada hizmet vermek zorundasınız. Alçak gönüllülükle hizmet, sevayā. Mahātmāyı meydan okuyarak değil ama praṇipātla ve sevāyla çevrelenmiş olarak sorgulayabilirsiniz. Aksi halde, sorgulama hakkınız yoktur. Tıpkı Rūpa Gosvāmī'ye giden şu adam gibi. Zamanı heba etmeye hiç hakkı yok.

Aslında bu müzakere, öğretiler teslimiyetin olduğu yerde, guru ve öğrenciler arasında gerçekleştirilmelidir. Yoksa hiç gereği yok. Bu günlerde bazı toplantılar gerçekleştiriyoruz. Kimi sıradan insanlar dinlemeye geliyor. Ama Caitanya Mahāprabhu asla bu tarz müzakereler yapmadı. Asla yapmadı. Çünkü bu dışardan gelen yabancılar teslimiyetçi değil. Onlar eğlenceyi görmeye geliyor. Birşey öğrenmeye gelmiyorlar. Bu nedenle Caitanya Mahāprabhu asla büyük bir toplantı yapmadı. O büyük toplantıda bulundu, ama kīrtanda, saṅkīrtanda. Her gün akşamları Jagannātha tapınağındaki dört saatlik büyük toplantıda buluşuyordu, ama tüm süre Hare Kṛṣṇa'nın zikredilmesiyle geçerdi. Lakin ne zaman Sarvabhauma Bhaṭṭācārya ya da Prakāśānanda Sarasvatī yahut Rāmānanda Rāya gibi bir hayli saygın kimseler olursa, o zaman münazara ederdi. Aksi halde, münazara etmezdi. Tartışmaya gerek yoktu çünkü alçakgönüllükle yaklaşmıyorlar. Sanıyorlar ki... Aynı Kṛṣṇa ve Arjuna gibi. Arjuna, "Kṛṣṇa benim arkadaşım. Ona da eşit derecede davranayım," diye düşündükçe, Kṛṣṇa çok ağır konuşuyordu. Ama Arjuna, "Bu tarz konuşmaların hiç faydası olmayacak" diye anlayınca, o zaman Onun öğrencisi oldu: śiṣyas te 'ham śādhi māṁ prapannam (BG 2.7). "Daha fazla münazara yok. Artık ben Seni gurum kabul ediyorum."

Guru demek o her ne talimat verecekse, hiç bir iddiada bulunmadan kabul etmek zorunda olduğumuz anlamına gelir. Vedik bilgi böyledir. Kendiniz yorumlayamazsınız. Olduğu gibi kabul etmek zorundasınız. Aynı şekilde gurunun sözlerini de kabul etmek zorundasınız. İddia yok. Vedik bilgi budur. Vedik sistem budur. Bu örneği bir çok kez verdik: Tıpkı inek tezeği gibi. İnek tezeği bir hayvanın dışkısı. Yani bir hayvanın dışkısı en saf olmayan şeydir. Kendi dışkınıza bile, değer değmez... Çok okumuş bir alim ya da adanan olabilirsiniz ama bu sizin kendi dışkınıza dokunup da saf kalacağınız anlamına gelmez. Hayır. Hemen banyo yapmak zorunda kalırsınız. Başkalarını bırakın kendininkinde bile. Ama Vedik öğretide görüyoruz ki inek tezeği, o da bir hayvanın dışkısı, insandan daha aşağı bir hayvanın, ve saf olduğu söylenir. O halde saf kabul etmek zorundasınız. "Böyle bir dışkı saf değildir. Benim manevi öğretmenimin dışkısı bile saf değil. Nasıl oluyor da o inek hayvanının tezeği saf oluyor? diye bir iddia yok. Lakin Vedalarda saf olduğu söylendiği için kabul etmek zorundasınız. Benzer şekilde, deniz kabuğu bir hayvanın kemiğidir. Kemiğe, herhangi ölü bedene ait bir kemiğe dokunacak olursanız hemen banyo yapmak, arınmak zorundasınız. Ama o kemik Deiti odasına yerleştiriliyor. Biz deniz kabuğuna üflüyoruz — çünkü Vedik talimat. Dolayısıyla hiç bir tartışma yok. Vedik öğretiyi kabul ediyorsanız, olduüu gibi kabul etmek zorundasınız.