TR/Prabhupada 0845 - Köpekler Bile Cİnselliği Nasıl Kullanmaları Gerektiğini Biliyor. Anlamak İçin Freud Felsefesine Gerek Yok

Revision as of 00:36, 22 August 2015 by Rishab (talk | contribs) (Created page with "<!-- BEGIN CATEGORY LIST --> Category:1080 Turkish Pages with Videos Category:Prabhupada 0845 - in all Languages Category:TR-Quotes - 1976 Category:TR-Quotes - L...")
(diff) ← Older revision | Latest revision (diff) | Newer revision → (diff)


Invalid source, must be from amazon or causelessmery.com

761217 - Lecture BG 03.25 - Hyderabad

saktāḥ karmaṇy avidvāṁso
yathā kurvanti bhārata
kuryād vidvāṁs tathāsaktaś
cikīrṣur loka-saṅgraham
(BG 3.25)

İki sınıf insan vardır: vidvān, bilgili ve budalalar. Bilgili değildir, budala olmayabilir. İnsan, onlar elbette hayvanlardan çok akıllıdır. Ama kendi aralarında da daha akıllı, daha az akıllılar vardır. Genel olarak hayvanlardan daha akıllıdırlar. Akıl söz konusu olduğu sürece, yemeyi, uyumayı, seksi ve savunmayı düşünmek konusunda ister hayvanda ister insanda olsun, bu denktir. Hiç bir eğitim gerektirmez. Köpekler bile seks hayatını nasıl kullanacağını bilir. Bir Freud felsefesi gerektirmez. Ama hergele insan toplumu, sanıyor ki "İşte büyük bir filozof. Cinsellik hakkında yazıyor." Bu sürüp gidiyor. Yemek yemek, sadece yemek... İşte toprak. Biraz çalış, yemeklik tahılını üret ve yeterli derecede yiyebilirsin. Lakin büyük büyük inekleri getirmek için bilimsel bir mezbaha ve zavallı hayvanların canı pahasına şehirlerde yaşamayı gerektirmez. Bu aklın kötüye kullanılmasıdır. Bu akıl değildir. Bu yüzden gerçekten akıllı olan bir adanan, onlar aklımızdan nasıl faydalanılacağının yöntemini bilmelidir. Burada bu açıklanır, saktāḥ karmaṇy avidvāṁsaḥ.

Avidvāṁsaḥ, ahmaklar, yetersiz bilgisi olan insanlar, bir sürü faaliyet yöntemi, bir sürü aptallık keşfetmiştir. Dolayısıyla modern medeniyet, medeniyetin sözde ilerlemesi, demek istediğim, avidvāṁsaḥalar, yeterli bilgisi olmayan insanlarca planlanmıştır. Bunlar medeniyetin ilerlemesi değildir. Onun için ruhun göçüne inanmazlar. İnanmazlar, esas meseleden kaçınırlar ve bu hayatta elli ya da altmış yıl yaşamak için plan yaparlar, büyük büyük planlar yaparlar, saktāḥ, maddi olarak bağımlı olduklarından. Saktāḥ karmaṇi ve yeni yeni uğraş metotları keşfederler. Avidvāṁsaḥ. Tek bir beyni ve yeteneği nasıl kullanacaklarını bilmezler. Bunu geçen gün tartışmıştık, pravṛttiṁ ca nivṛttiṁ ca na vidur āsurā janāḥ (BG 16.7). Beynimizi ve yeteneğimizi hangi şekilde kullanmamız gerektiği bilmezler. Bu da bir devatā ile asura arasında ki farktır. Asura bilmez. Asura sonsuza dek yaşayacağını sanar ve bırakın maddi rahatı için büyük büyük planlar yapsın. Bu asurik medeniyettir. Burada kalmasına izin verilmeyecektir. Duḥkhālayam aśāśvatam (BG 8.15). Istırap yeridir ki böylece konumumuzu anlayabilelim.

Ama bu budalalar, ıstırap çekmeyi göz önüne almazlar. Daha çok ıstırap çekmek için planlar yaparlar. Bu budala medeniyettir. Onlar... Sözde bilimadamları, onlar söz cambazlığı yapıyor, ilerleme. Ve bu sabah bahsettiğimiz gibi, her aklı olan sorabilir, "Neyi çözdünüz ki?" Bu doğum, ölüm, yaşlılık ve hastalık sorununa ne tür bir çözüm buldunuz? Bu sorunu çözdünüz mü?" Onlar buna evet diyecektir. "Evet, biz uğraşıyoruz, milyonlarca yıl sonra da mümkün olabilir." Bu da... "Sonsuza dek yaşayacak olabiliriz." Böyle derler. Şİmdi, kim sizin teklifinizi görecek, doğrulayack kadar uzun, milyonlarca yıl yaşayacak ki? Herkesin elli, altmış yılda sonu gelecek. Siz... Seni hergele, senin de sonun gelecek. Ve sizin sonuçta ortaya çıkan eyleminizi kim görecek? Yani bu sürüp gidiyor. Bu nedenle nasıl yaşanacağının yolunu göstermek akıllı insanın vazifesidir.