TR/Prabhupada 0916 - Krişna'nın Sizin Güzel Elbisenize veya Güzel Çiçeğinize ya da Güzel Yiyeceklerinize İhtiyacı Yok: Difference between revisions

 
(Vanibot #0023: VideoLocalizer - changed YouTube player to show hard-coded subtitles version)
 
Line 9: Line 9:
[[Category:Turkish Language]]
[[Category:Turkish Language]]
<!-- END CATEGORY LIST -->
<!-- END CATEGORY LIST -->
<!-- BEGIN NAVIGATION BAR -- DO NOT EDIT OR REMOVE -->
{{1080 videos navigation - All Languages|Turkish|TR/Prabhupada 0915 - Sadhu Benim Kalbim ve Ben de Sadhu'nun Kalbiyim|0915|TR/Prabhupada 0917 - Tüm Dünya Duyulara Hizmet Ediyor, Duyuların Hizmetkarı|0917}}
<!-- END NAVIGATION BAR -->
<!-- BEGIN ORIGINAL VANIQUOTES PAGE LINK-->
<!-- BEGIN ORIGINAL VANIQUOTES PAGE LINK-->
<div class="center">
<div class="center">
Line 17: Line 20:


<!-- BEGIN VIDEO LINK -->
<!-- BEGIN VIDEO LINK -->
{{youtube_right|a1Zc7bwizww|Krişna'nın Sizin Güzel Elbisenize veya Güzel Çiçeğinize ya da Güzel Yiyeceklerinize İhtiyacı Yok <br/>- Prabhupāda 0916}}
{{youtube_right|vfOUvk4xWvQ|Krişna'nın Sizin Güzel Elbisenize veya Güzel Çiçeğinize ya da Güzel Yiyeceklerinize İhtiyacı Yok <br/>- Prabhupāda 0916}}
<!-- END VIDEO LINK -->
<!-- END VIDEO LINK -->


<!-- BEGIN AUDIO LINK (from English page -->
<!-- BEGIN AUDIO LINK (from English page -->
<mp3player>File:730421SB-LOS ANGELES_clip3.mp3</mp3player>
<mp3player>https://s3.amazonaws.com/vanipedia/clip/730421SB-LOS_ANGELES_clip3.mp3</mp3player>
<!-- END AUDIO LINK -->
<!-- END AUDIO LINK -->


Line 29: Line 32:


<!-- BEGIN TRANSLATED TEXT (from DotSub) -->
<!-- BEGIN TRANSLATED TEXT (from DotSub) -->
Prabhupāda: Rab'bin bu maddi dünyada ki belirişi ve gözden kayboluşuna, buna cikīrṣitam denir. Cikīrṣitamın kelime anlamı nedir?  
Prabhupāda: Rab'bin bu maddi dünyada ki belirişi ve gözden kayboluşuna, buna cikīrṣitam denir. Cikīrṣitamın kelime anlamı nedir?  


Adanan: Meşgaleler.  
Adanan: Meşgale.  


Prabhupāda: Meşgaleler. Onun gelişi Kṛṣṇa'nın meşgalesidir. O... O geldiği zaman, elbette, birşeyi halleder. İş sādhuya koruma sağlamak ve asādhu olanı öldürmektir. Ama her iki aktivite de Onun meşgalesidir. O kışkanç değildir. O kıskanç olamaz. İblislerin öldürülmesi, o da Onun şevkatidir. Tıpkı bazen çocuklarımızı cezalandırdığımızda, çok sıkı bir şaplak atmaya benzer. O sevgiden değilir. Sevgi var. Dolayısıyla Kṛṣṇa bir iblisi öldürdüğü zaman, iş maddi kıskançlık ya da haset düzleminde değil. Hayır.  
Prabhupāda: Meşgale. Krişna'nın gelişi Onun bir meşgalesidir. O... O geldiği zaman, elbette, bir şeyi halleder. İş, sādhuyu korumak ve asādhu olanı öldürmektir. Ama her iki aktivite de Onun meşgalesidir. O kışkanç değildir. O kıskanç olamaz. İblislerin öldürülmesi, o da Onun şevkatidir. Tıpkı bazen çocuklarımızı cezalandırmamıza, çok sıkı bir şaplak atmamıza benzer. Bu sevgiden değildir. Sevgi var. Dolayısıyla Kṛṣṇa bir iblisi öldürdüğü zaman, iş maddi kıskançlık ya da haset düzleminde değil. Hayır. Bu yüzden śāstralarda, Rab tarafından öldürülen iblislerin bile derhal kurtuluşa eriştiğinden bahsedilir.  


Bu yüzden śāstralarda Rab tarafından öldürülen iblislerin bile derhal kurtuluşa eriştiğinden bahsedilir. Sonuç aynıdır. Aynı Pūtanā gibi. Pūtanā öldürülmüştü. Pūtanā Kṛṣṇa'yı öldürmek istedi ama kim Kṛṣṇa'yı öldürebilir ki? Bu mümkün değildir. Öldürülmüştü. Ama öldürüldü, o halde sonuç neydi? Sonuç onun Kṛṣṇa'nın annesi pozisyonunu almış olmasıydı. Kṛṣṇa Onu annesi kabul etti. Zehir kaplı göğüs ucuyla geldi, öyle ki: "Kṛṣṇa benim göğüs ucumu emecek ve çocuk anında ölecek." Ama bu mümkün değil. O öldürüldü. Kṛṣṇa göğüs ucunu ve beraberin de canını emdi. Ama Kṛṣṇa iyi tarafından baktı: "Bu kadın, iblis, Beni öldürmeye geldi, ama bir şekilde ben onun göğsünden süt içtim. Dolayısıyla O Benim annem. O Benim annemdir." Yani anne pozisyonunu aldı.  
Sonuç aynıdır. Aynı Pūtanā gibi. Pūtanā öldürülmüştü. Pūtanā Kṛṣṇa'yı öldürmek istedi, ama kim Kṛṣṇa'yı öldürebilir ki? Bu mümkün değildir. Öldürüldü. Lakin öldürüldü, o halde sonuç neydi? Sonuç, onun Kṛṣṇa'nın annesi pozisyonunu almış olmasıydı. Kṛṣṇa Onu annesi olarak kabul etti. Zehir kaplı göğüs ucuyla geldi, öyle ki: "Kṛṣṇa benim göğsümün ucunu emecek ve çocuk anında ölecek." Ama bu mümkün değil. Öldürülen oydu. Kṛṣṇa göğüs ucunu ve beraberin de canını emdi. Ama Kṛṣṇa iyi tarafından baktı: "Bu kadın, iblis, Beni öldürmeye geldi, ama bir şekilde Ben onun göğsünden süt içtim. Dolayısıyla O Benim annem. O Benim annem." Yani anne pozisyonunu aldı.  


BUnlar Bhāgavatam'da açıklanır. Uddhava Vidura'ya Kṛṣṇa'nın çok nazik olduğunu anlattı, Tanrı öylesine nazik ki; Onu zehirle öldürmek isteyen kişi bile annesi olarak kabul gördü. Kṛṣṇa öyle bir Tanrı, o kadar ki, "Kṛṣṇa'dan başka kime ibadet edeyim?" Bu örnek veriliyor. Yani esasında Kṛṣṇa'nın hiçbir düşmanı yok. Burada: na yasya kaścid dayitaḥ, denir. Dayitaḥ ayrıcalık demektir. Kimse ayrıcalıklı değildir. Na yasya kaścid dayito 'sti karhicid dveṣyaś ca. Ve kimse Onun düşmanı değildir. Peki kim Onun düşmanı olabilir, kim Onun arkadaşı olabilir?  
Bunlar Bhāgavatam'da açıklanır. Uddhava, Vidura'ya Kṛṣṇa'nın çok nazik olduğunu anlattı, Tanrı o kadar nazik ki; Onu zehirle öldürmek isteyen kişi bile anne olarak kabul gördü. Kṛṣṇa böyle nazik bir Tanrı, o kadar ki, "Kṛṣṇa'dan başka kime ibadet edeyim?" Bu örnek veriliyor. Yani esasında Kṛṣṇa'nın hiç bir düşmanı yok. Burada söyleniyor: na yasya kaścid dayitaḥ. Dayitaḥ ayrıcalık demektir. Kimse ayrıcalıklı değildir. Na yasya kaścid dayito 'sti karhicid dveṣyaś ca. Ve kimse Onun düşmanı değildir. Peki kim Onun düşmanı olabilir, kim Onun arkadaşı olabilir?  


Arkadaş edindiğimizi varsayın. Arkadaştan bir iyilik ya da kazanç bekleriz ve düşman demek düşmadan bir takım kötü hareketler umduğumuz anlamına gelir. Ama Kṛṣṇa o kadar mükemmeldir ki kimse Kṛṣṇa'ya hiç bir zarar veremez, ne de bir kimse Kṛṣṇa'ya herhangi birşey verebilir. O halde arkaş ya da düşman ihtiyacı nerde kaldı? İhtiyaç yok. Bu yüzden burada ifade edilen: na yasya kaścid dayito 'sti. Onun kimsenin iyiliğine ihtiyacı yoktur. O eksiksizdir. Ben çok fakir bir adam olabilirim. Bir arkadaşın iyiliğini, birinin iyiliğini bekleyebilirim. Ancak bu benim beklentim çünkü ben kusurluyum. Tam değilim. Bir çok yönden yoksunum. Dolayısıyla her zaman muhtacım. Bu nedenle arkadaş edinmek isterim, ve aynı şekilde düşmandan nefret ederim. Dolayısıyla Kṛṣṇa, Yüce olarak... Kimse Kṛṣṇa'ya zarar veremez, kimse Kṛṣṇa'ya birşey veremez. Öyleyse neden Kṛṣṇa'ya o kadar çok rahatlık sunuyoruz? Kṛṣṇa'ıy giydiriyoruz, Kṛṣṇa'yı süslüyoruz, Kṛṣṇa'ya güzel yiyecekler veriyoruz.  
Arkadaş edindiğimizi varsayın. Arkadaştan bir iyilik ya da kazanç bekleriz ve düşman demek, düşmadan bir takım kötü hareketler umduğumuz anlamına gelir. Ama Kṛṣṇa o kadar mükemmeldir ki ne kimse Kṛṣṇa'ya bir zarar verebilir, ne de bir kimse Kṛṣṇa'ya herhangi bir şey verebilir. O halde arkadaşa ya da düşmana ihtiyaç nerde kaldı? İhtiyaç yok. Bu yüzden burada ifade edilen: na yasya kaścid dayito 'sti. Onun kimsenin iyiliğine ihtiyacı yoktur. O eksiksizdir. Ben çok fakir bir adam olabilirim. Bir arkadaşın iyiliğini, birinin iyiliğini bekleyebilirim. Ancak bu benim beklentim çünkü ben kusurluyum. Tam değilim. Bir çok yönden yoksunum. Dolayısıyla her zaman muhtacım. Bu nedenle arkadaş edinmek isterim, ve aynı şekilde düşmandan nefret ederim. Dolayısıyla Kṛṣṇa, Yüce olarak... Kimse Kṛṣṇa'ya zarar veremez, kimse Kṛṣṇa'ya bir şey veremez. Öyleyse biz Kṛṣṇa'ya neden o kadar çok rahatlık sunuyoruz? Kṛṣṇa'giydiriyoruz, Kṛṣṇa'yı süslüyoruz, Kṛṣṇa'ya güzel yiyecekler veriyoruz.  


Amaç şu... Şu gerçeği anlamaya çalışın. Kṛṣṇa'nın sizin güzel elbiselerinize veya güzel çiçeğinize ya da güzel yiyeceklerinize ihtiyacı yok. Kṛṣṇa'nın ihtiyacı yok. Ama eğer Ona verirseniz, o zaman siz kazançlı çıkarsınız. Kabul ediyor olması Kṛṣṇa'nın iyiliğindendir. Örnek verilir ki: Özgün kişiyi süslerseniz, kişinin aynada ki yansıması da süslenmiş görünür. Dolayısıyla bizler yansımalarız. İncilde'de insanın Tanrının suretinden yaratıldığı söylenir. O halde bizim, Kṛṣṇa aşın olduğundan biz de... Onun iki eli, iki bacağı, bir kafası var. Öyleyse insan Tanrının suretinen yapılmış demek bizim Onun suretinin yansımaları olduğumuz anlamına gelir. Bizim kendi formumuza göre yarattığımız, birşey hayal ettiğimiz anlamına gelmez. Bu bir hata. Māyāvādī felsefesi böye. Buna antromorphizim denir. Derler ki: "Çünkü... Mutlak Gerçek gayrişahsi ama biz insan olduğumuz için, Mutla Gerçeği de kişi olarak hayal ediyoruz." Tam tersi. Aslında hakikat bu değil. Biz Tanrının yansıması olarak bu şahsi forma sahibiz. O halde yansımada... Özgün kişi fayda görürse, yansıma da fayda görür. Felsefe bu. Yansıma da fayda görür.
Amaç şu... Şu gerçeği anlamaya çalışın. Kṛṣṇa'nın sizin güzel elbiselerinize veya güzel çiçeğinize ya da güzel yiyeceklerinize ihtiyacı yok. Kṛṣṇa'nın ihtiyacı yok. Ama eğer Ona verirseniz, o zaman siz kazançlı çıkarsınız. Kabul ediyor olması Kṛṣṇa'nın iyiliğindendir. Şu örnek verilir: Özgün kişiyi süslerseniz, kişinin aynada ki yansıması da süslü görünür. Dolayısıyla bizler yansımalarız. İncilde'de insanın Tanrının suretinden yaratıldığı söylenir. O halde biz, Kṛṣṇa aşkın olduğundan biz de... Onun iki eli, iki bacağı, bir kafası var. Öyleyse insanın Tanrının suretinden yapılmış olması, bizim Onun görüntüsünün yansımaları olduğumuz anlamına gelir. Kendi formumuza göre bir form hayal etmek, uydurmak demek değildir. Bu bir hata. Māyāvādī felsefesi böye. Buna antromorphizim denir. Derler ki: "Çünkü... Mutlak Gerçek gayrişahsidir, ama biz insan olduğumuz için, Mutlak Gerçeğin de kişi olduğunu hayal ediyoruz." Tam tersi. Esasen hakikat bu değil. Biz Tanrının yansıması olarak bu şahsi forma sahibiz. O halde yansımada... Özgün kişi fayda görürse, yansıma da fayda görür. Felsefe bu. Yansıma da fayda görür.
<!-- END TRANSLATED TEXT -->
<!-- END TRANSLATED TEXT -->

Latest revision as of 13:24, 3 October 2018



730415 - Lecture SB 01.08.23 - Los Angeles


Prabhupāda: Rab'bin bu maddi dünyada ki belirişi ve gözden kayboluşuna, buna cikīrṣitam denir. Cikīrṣitamın kelime anlamı nedir?

Adanan: Meşgale.

Prabhupāda: Meşgale. Krişna'nın gelişi Onun bir meşgalesidir. O... O geldiği zaman, elbette, bir şeyi halleder. İş, sādhuyu korumak ve asādhu olanı öldürmektir. Ama her iki aktivite de Onun meşgalesidir. O kışkanç değildir. O kıskanç olamaz. İblislerin öldürülmesi, o da Onun şevkatidir. Tıpkı bazen çocuklarımızı cezalandırmamıza, çok sıkı bir şaplak atmamıza benzer. Bu sevgiden değildir. Sevgi var. Dolayısıyla Kṛṣṇa bir iblisi öldürdüğü zaman, iş maddi kıskançlık ya da haset düzleminde değil. Hayır. Bu yüzden śāstralarda, Rab tarafından öldürülen iblislerin bile derhal kurtuluşa eriştiğinden bahsedilir.

Sonuç aynıdır. Aynı Pūtanā gibi. Pūtanā öldürülmüştü. Pūtanā Kṛṣṇa'yı öldürmek istedi, ama kim Kṛṣṇa'yı öldürebilir ki? Bu mümkün değildir. Öldürüldü. Lakin öldürüldü, o halde sonuç neydi? Sonuç, onun Kṛṣṇa'nın annesi pozisyonunu almış olmasıydı. Kṛṣṇa Onu annesi olarak kabul etti. Zehir kaplı göğüs ucuyla geldi, öyle ki: "Kṛṣṇa benim göğsümün ucunu emecek ve çocuk anında ölecek." Ama bu mümkün değil. Öldürülen oydu. Kṛṣṇa göğüs ucunu ve beraberin de canını emdi. Ama Kṛṣṇa iyi tarafından baktı: "Bu kadın, iblis, Beni öldürmeye geldi, ama bir şekilde Ben onun göğsünden süt içtim. Dolayısıyla O Benim annem. O Benim annem." Yani anne pozisyonunu aldı.

Bunlar Bhāgavatam'da açıklanır. Uddhava, Vidura'ya Kṛṣṇa'nın çok nazik olduğunu anlattı, Tanrı o kadar nazik ki; Onu zehirle öldürmek isteyen kişi bile anne olarak kabul gördü. Kṛṣṇa böyle nazik bir Tanrı, o kadar ki, "Kṛṣṇa'dan başka kime ibadet edeyim?" Bu örnek veriliyor. Yani esasında Kṛṣṇa'nın hiç bir düşmanı yok. Burada söyleniyor: na yasya kaścid dayitaḥ. Dayitaḥ ayrıcalık demektir. Kimse ayrıcalıklı değildir. Na yasya kaścid dayito 'sti karhicid dveṣyaś ca. Ve kimse Onun düşmanı değildir. Peki kim Onun düşmanı olabilir, kim Onun arkadaşı olabilir?

Arkadaş edindiğimizi varsayın. Arkadaştan bir iyilik ya da kazanç bekleriz ve düşman demek, düşmadan bir takım kötü hareketler umduğumuz anlamına gelir. Ama Kṛṣṇa o kadar mükemmeldir ki ne kimse Kṛṣṇa'ya bir zarar verebilir, ne de bir kimse Kṛṣṇa'ya herhangi bir şey verebilir. O halde arkadaşa ya da düşmana ihtiyaç nerde kaldı? İhtiyaç yok. Bu yüzden burada ifade edilen: na yasya kaścid dayito 'sti. Onun kimsenin iyiliğine ihtiyacı yoktur. O eksiksizdir. Ben çok fakir bir adam olabilirim. Bir arkadaşın iyiliğini, birinin iyiliğini bekleyebilirim. Ancak bu benim beklentim çünkü ben kusurluyum. Tam değilim. Bir çok yönden yoksunum. Dolayısıyla her zaman muhtacım. Bu nedenle arkadaş edinmek isterim, ve aynı şekilde düşmandan nefret ederim. Dolayısıyla Kṛṣṇa, Yüce olarak... Kimse Kṛṣṇa'ya zarar veremez, kimse Kṛṣṇa'ya bir şey veremez. Öyleyse biz Kṛṣṇa'ya neden o kadar çok rahatlık sunuyoruz? Kṛṣṇa'yı giydiriyoruz, Kṛṣṇa'yı süslüyoruz, Kṛṣṇa'ya güzel yiyecekler veriyoruz.

Amaç şu... Şu gerçeği anlamaya çalışın. Kṛṣṇa'nın sizin güzel elbiselerinize veya güzel çiçeğinize ya da güzel yiyeceklerinize ihtiyacı yok. Kṛṣṇa'nın ihtiyacı yok. Ama eğer Ona verirseniz, o zaman siz kazançlı çıkarsınız. Kabul ediyor olması Kṛṣṇa'nın iyiliğindendir. Şu örnek verilir: Özgün kişiyi süslerseniz, kişinin aynada ki yansıması da süslü görünür. Dolayısıyla bizler yansımalarız. İncilde'de insanın Tanrının suretinden yaratıldığı söylenir. O halde biz, Kṛṣṇa aşkın olduğundan biz de... Onun iki eli, iki bacağı, bir kafası var. Öyleyse insanın Tanrının suretinden yapılmış olması, bizim Onun görüntüsünün yansımaları olduğumuz anlamına gelir. Kendi formumuza göre bir form hayal etmek, uydurmak demek değildir. Bu bir hata. Māyāvādī felsefesi böye. Buna antromorphizim denir. Derler ki: "Çünkü... Mutlak Gerçek gayrişahsidir, ama biz insan olduğumuz için, Mutlak Gerçeğin de kişi olduğunu hayal ediyoruz." Tam tersi. Esasen hakikat bu değil. Biz Tanrının yansıması olarak bu şahsi forma sahibiz. O halde yansımada... Özgün kişi fayda görürse, yansıma da fayda görür. Felsefe bu. Yansıma da fayda görür.