TR/Prabhupada 0917 - Tüm Dünya Duyulara Hizmet Ediyor, Duyuların Hizmetkarı: Difference between revisions

 
(Vanibot #0023: VideoLocalizer - changed YouTube player to show hard-coded subtitles version)
 
Line 9: Line 9:
[[Category:Turkish Language]]
[[Category:Turkish Language]]
<!-- END CATEGORY LIST -->
<!-- END CATEGORY LIST -->
<!-- BEGIN NAVIGATION BAR -- DO NOT EDIT OR REMOVE -->
{{1080 videos navigation - All Languages|Turkish|TR/Prabhupada 0916 - Krişna'nın Sizin Güzel Elbisenize veya Güzel Çiçeğinize ya da Güzel Yiyeceklerinize İhtiyacı Yok|0916|TR/Prabhupada 0918 - Krişna'nın Düşmanı Olmak Pek Kazançlı Değildir. En İyisi Arkadaşı Olun|0918}}
<!-- END NAVIGATION BAR -->
<!-- BEGIN ORIGINAL VANIQUOTES PAGE LINK-->
<!-- BEGIN ORIGINAL VANIQUOTES PAGE LINK-->
<div class="center">
<div class="center">
Line 17: Line 20:


<!-- BEGIN VIDEO LINK -->
<!-- BEGIN VIDEO LINK -->
{{youtube_right|CIHqTPg6ltc|Tüm Dünya Duyulara Hizmet Ediyor, Duyuların Hizmetkarı <br/>- Prabhupāda 0917}}
{{youtube_right|53BMyDeRlCY|Tüm Dünya Duyulara Hizmet Ediyor, Duyuların Hizmetkarı <br/>- Prabhupāda 0917}}
<!-- END VIDEO LINK -->
<!-- END VIDEO LINK -->


<!-- BEGIN AUDIO LINK (from English page -->
<!-- BEGIN AUDIO LINK (from English page -->
<mp3player>File:730421SB-LOS ANGELES_clip4.mp3</mp3player>
<mp3player>https://s3.amazonaws.com/vanipedia/clip/730421SB-LOS_ANGELES_clip4.mp3</mp3player>
<!-- END AUDIO LINK -->
<!-- END AUDIO LINK -->


Line 29: Line 32:


<!-- BEGIN TRANSLATED TEXT (from DotSub) -->
<!-- BEGIN TRANSLATED TEXT (from DotSub) -->
Kṛṣṇa'yı süslemeye karar verirseniz, o zaman siz süslenirsiniz. Kṛṣṇa'yı tatmin ederseniz, o zaman tatmin olursunuz. Kṛṣṇa'ya güzel yiyecekler sunarsanız, o zaman siz onları yersiniz. Muhtemelen tağınak dışından olanlar, onlar asla bu kadar güzel yiyecekler hayal etmemişti. Lakin Kṛṣṇa'ya sunulduğu için, ona yeme fırsatımız var. Felsefe bu. O halde her açıdan Kṛṣṇa'yı tatmin etmeye çalışın. O zaman her açıdan tatmin olacaksınız. Bu... Kṛṣṇa'nın sizin hizmetinize ihtiyacı yok. Ama O nazikçe kabul ediyor. Sarva-dharmān parityajya mām ekaṁ śaraṇaṁ vraja ([[Vanisource:BG 18.66|BG 18.66]]). Kṛṣṇa'nın sizden istediği: "Bana teslim ol." Kṛṣṇa'nın hizmetkar eksikliği olduğu anlamına gelmiyor, ve teslim olursanız o zaman O kâr elde etmiş olacak. (gülüşme) Kṛṣṇa yalnızca Kendi arzusuyla milyonlarca hizmetkar yaratabilir. Dolayısıyla bu mesele değil. Ama eğer siz Kṛṣṇa'ya teslim olursanız, hizmet görürsünüz. Kurtulursunuz. Sizin işiniz budur.  
Kṛṣṇa'yı süslemeye karar verirseniz, o zaman siz süslenirsiniz. Kṛṣṇa'yı tatmin ederseniz, o zaman tatmin olursunuz. Kṛṣṇa'ya güzel yiyecekler sunarsanız, o zaman siz onları yersiniz. Muhtemelen tağınak dışından olanlar, onlar asla bu kadar güzel yiyecekler hayal etmemişti. Lakin Kṛṣṇa'ya sunulduğu için, ona yeme fırsatımız var. Felsefe bu. O halde her açıdan Kṛṣṇa'yı tatmin etmeye çalışın. O zaman her açıdan tatmin olacaksınız. Bu... Kṛṣṇa'nın sizin hizmetinize ihtiyacı yok. Ama O nazikçe kabul ediyor. Sarva-dharmān parityajya mām ekaṁ śaraṇaṁ vraja ([[Vanisource:BG 18.66 (1972)|BG 18.66]]). Kṛṣṇa'nın sizden istediği: "Bana teslim ol." Kṛṣṇa'nın hizmetkar eksikliği olduğu anlamına gelmiyor, ve teslim olursanız o zaman O kâr elde etmiş olacak. (gülüşme) Kṛṣṇa yalnızca Kendi arzusuyla milyonlarca hizmetkar yaratabilir. Dolayısıyla bu mesele değil. Ama eğer siz Kṛṣṇa'ya teslim olursanız, hizmet görürsünüz. Kurtulursunuz. Sizin işiniz budur.  


Kṛṣṇa der ki: ahaṁ tvāṁ sarva-pāpebhyo mokṣayiṣyāmi ([[Vanisource:BG 18.66|BG 18.66]]). Burada acı çekiyorsun. Hiç sığınak yokmuş gibi. Sokakta başıboş gezen, amaçsız, hayatsız bir sürü insan görürsünüz. Biz sahil kenarına gidiyoruz. Bir sürü oğlan ve kız görüyoruz, amacı olmayan, başı boş gezen, ne yapacağını bilmeyen, tamamen kafası karışmış. Yani... Kṛṣṇa'ya sığınırsanız, o zaman bileceksiniz: "Ah, şimdi sığınağım var." Daha fazla kafa karışıklığı kalmaz. Daha fazla umutsuzluk kalmaz. Çok iyi anlayabilirsiniz. Ve ben her gün nasıl Kṛṣṇa bilincinde umutlu olduklarına dair bir sürü mektup alıyorum.  
Kṛṣṇa der ki: ahaṁ tvāṁ sarva-pāpebhyo mokṣayiṣyāmi ([[Vanisource:BG 18.66 (1972)|BG 18.66]]). Burada acı çekiyorsun. Hiç sığınak yokmuş gibi. Sokakta başıboş gezen, amaçsız, hayatsız bir sürü insan görürsünüz. Biz sahil kenarına gidiyoruz. Bir sürü oğlan ve kız görüyoruz, amacı olmayan, başı boş gezen, ne yapacağını bilmeyen, tamamen kafası karışmış. Yani... Kṛṣṇa'ya sığınırsanız, o zaman bileceksiniz: "Ah, şimdi sığınağım var." Daha fazla kafa karışıklığı kalmaz. Daha fazla umutsuzluk kalmaz. Çok iyi anlayabilirsiniz. Ve ben her gün nasıl Kṛṣṇa bilincinde umutlu olduklarına dair bir sürü mektup alıyorum.  


Dolayısıyla Kṛṣṇa buraya geldi, biraz hizmetkar toplamak için yukardan indi, bu gerçek değil. Eğer anlaşırsak... Kṛṣṇa'nın hizmetkarı olmak yerine, bir sürü şeyin hizmetkarıyız. Duyularımızın ve duyu faaliyetlerinin hizmetkarıyız. Kāma, krodha, lobha, moha. Aslında tüm dünya duyulara hizmet ediyor, duyuların hizmetkarı. Godāsa. Ama duyuları Kṛṣṇa'nın hizmetiyle meşgul edersek, o zaman daha fazla duyuların hizmetkarı kalmayız. Duyuların efendisi olmalıyız. Çünkü biz duyularımızın başka türlü meşgul olmasına izin vermemeliyiz. O gücü kazanmalıyız ve o zaman güvende olacağız.  
Dolayısıyla Kṛṣṇa buraya geldi, biraz hizmetkar toplamak için yukardan indi, bu gerçek değil. Eğer anlaşırsak... Kṛṣṇa'nın hizmetkarı olmak yerine, bir sürü şeyin hizmetkarıyız. Duyularımızın ve duyu faaliyetlerinin hizmetkarıyız. Kāma, krodha, lobha, moha. Aslında tüm dünya duyulara hizmet ediyor, duyuların hizmetkarı. Godāsa. Ama duyuları Kṛṣṇa'nın hizmetiyle meşgul edersek, o zaman daha fazla duyuların hizmetkarı kalmayız. Duyuların efendisi olmalıyız. Çünkü biz duyularımızın başka türlü meşgul olmasına izin vermemeliyiz. O gücü kazanmalıyız ve o zaman güvende olacağız.  

Latest revision as of 13:24, 3 October 2018



730421 - Lecture SB 01.08.29 - Los Angeles

Kṛṣṇa'yı süslemeye karar verirseniz, o zaman siz süslenirsiniz. Kṛṣṇa'yı tatmin ederseniz, o zaman tatmin olursunuz. Kṛṣṇa'ya güzel yiyecekler sunarsanız, o zaman siz onları yersiniz. Muhtemelen tağınak dışından olanlar, onlar asla bu kadar güzel yiyecekler hayal etmemişti. Lakin Kṛṣṇa'ya sunulduğu için, ona yeme fırsatımız var. Felsefe bu. O halde her açıdan Kṛṣṇa'yı tatmin etmeye çalışın. O zaman her açıdan tatmin olacaksınız. Bu... Kṛṣṇa'nın sizin hizmetinize ihtiyacı yok. Ama O nazikçe kabul ediyor. Sarva-dharmān parityajya mām ekaṁ śaraṇaṁ vraja (BG 18.66). Kṛṣṇa'nın sizden istediği: "Bana teslim ol." Kṛṣṇa'nın hizmetkar eksikliği olduğu anlamına gelmiyor, ve teslim olursanız o zaman O kâr elde etmiş olacak. (gülüşme) Kṛṣṇa yalnızca Kendi arzusuyla milyonlarca hizmetkar yaratabilir. Dolayısıyla bu mesele değil. Ama eğer siz Kṛṣṇa'ya teslim olursanız, hizmet görürsünüz. Kurtulursunuz. Sizin işiniz budur.

Kṛṣṇa der ki: ahaṁ tvāṁ sarva-pāpebhyo mokṣayiṣyāmi (BG 18.66). Burada acı çekiyorsun. Hiç sığınak yokmuş gibi. Sokakta başıboş gezen, amaçsız, hayatsız bir sürü insan görürsünüz. Biz sahil kenarına gidiyoruz. Bir sürü oğlan ve kız görüyoruz, amacı olmayan, başı boş gezen, ne yapacağını bilmeyen, tamamen kafası karışmış. Yani... Kṛṣṇa'ya sığınırsanız, o zaman bileceksiniz: "Ah, şimdi sığınağım var." Daha fazla kafa karışıklığı kalmaz. Daha fazla umutsuzluk kalmaz. Çok iyi anlayabilirsiniz. Ve ben her gün nasıl Kṛṣṇa bilincinde umutlu olduklarına dair bir sürü mektup alıyorum.

Dolayısıyla Kṛṣṇa buraya geldi, biraz hizmetkar toplamak için yukardan indi, bu gerçek değil. Eğer anlaşırsak... Kṛṣṇa'nın hizmetkarı olmak yerine, bir sürü şeyin hizmetkarıyız. Duyularımızın ve duyu faaliyetlerinin hizmetkarıyız. Kāma, krodha, lobha, moha. Aslında tüm dünya duyulara hizmet ediyor, duyuların hizmetkarı. Godāsa. Ama duyuları Kṛṣṇa'nın hizmetiyle meşgul edersek, o zaman daha fazla duyuların hizmetkarı kalmayız. Duyuların efendisi olmalıyız. Çünkü biz duyularımızın başka türlü meşgul olmasına izin vermemeliyiz. O gücü kazanmalıyız ve o zaman güvende olacağız.

Dolayısıyla burada Kuntīdevī şunu tanımlıyor: "Senin bu dünyada ki belirişin... Yanıltıcı, şaşırtıcı değil." Biz sanıyoruz ki: "Kṛṣṇa'nın bir görevi, bir amacı var. O yüzden belirdi." Hayır. Bu Onun meşgalesi. Meşgalesi. Tıpkı bazen valinin ceza evini denetlemeye gitmesi gibi. Ceza evine gitmekle işi olmaz. Yetkili amirden rapor alıyordur. O... Yine de bazen gelir: "nasıl gidiyor bir bakayım." Buna meşgale denir. Kendi özgür iradesidir. Hapishanenin kanunlarına maruz ve hapishaneye gelmek zorunda değil. Hayır, böyle değil. Ancak bir mahkum şöyle düşünürse: "Ah, işte vali de hapishanede. O halde biz eşitiz. Biz eşitiz. Ben de valiyim." (gülüşme) Ahlaksız böyle düşünür. "Kṛṣṇa geldiği, yukardan indiği için, avatāra, öyleyse ben de avatārayım." Bu ahlaksızlık sürüp gidiyor.