TR/Prabhupada 0085 - Bilgi Kültürü Demek Ruhsal Kültür Demektir



Lecture on Sri Isopanisad, Mantra 9-10 -- Los Angeles, May 14, 1970

"Bilge olan bize bir sonucun bilgi kültüründen elde edildiği açıkladı, ve farklı bir sonucun cehalet kültüründen türediği söylenir." Dün cehalet kültürünün ne olduğunu ve bilgi kültürünün ne olduğunu bir dereceye kadar açıklamıştık. Bilgi kültürü ruhsal bilgelik anlamına gelir. Bu gerçek bilgidir. Rahatımız için ya da bu maddi bedeni korumak adına kaydedilen bilgide ilerleme cehalet kültürüdür. Çünkü bu bedeni nasıl korumaya çalışırsanız çalışın, onun doğal akışı gerçekleşecektir. Bu nedir? Janma-mṛtyu-jarā-vyādhi (BG 13.9). Bu bedeni tekrarlı doğum ve ölüm döngüsünden kurtaramazsınız, ve tezahür ettiği vakit, hastalık ve yaşlılıktan da kurtaramazsınız. İnsanlar bu bedene dair bilgiyi geliştirmekle epeyce meşguller, hem de her geçen dakika bu bedenin çürüdüğünü görmelerine rağmen. Bedenin ölümü doğduğu vakit tescillenmişti. Bu bir gerçek. Öyleyse bu bedenin doğal akışını durduramazsınız. Beden süreciyle tanışmak zorundasın, yani doğum, ölüm, yaşlılık ve hastalık.

Bhāgavata der ki, bu yüzden, "yasyātma-buddhiḥ kuṇape tri-dhātuke (SB 10.84.13)." Bu beden başlıca üç elementten meydana gelmiştir: mukus, safra ve hava. Bu Vedik anlatım ve Āyurvedik işleyiştir. Bu beden mukus, safra ve hava doludur. İleri yaşlarda hava sirkülasyonu bozulur; bu nedenle yaşlı adam romatizmaya yakalanır ve bunu pek çok bedensel şikayet izler. Bhāgavata şöyle der: "Bu safra, mukus, ve hava kombinasyonunu kendisi olarak kabul eden, o kişi ahmaktır." Aslında, gerçek bu. Eğer bu safra, mukus ve hava kombinasyonunu kendimiz olarak kabul edersek... Yani zeki kişi, çok büyük bir filozof, çok büyük bir bilim insanı, bu onun yalnızca safra, mukus ve havanın kombinasyonu olduğu anlamına mı gelir? Hayır. Yanılgı da bu. O bu safradan, mukustan ya da havadan farklıdır. O ruhtur. Ve karmasına göre yeteneğini sergiliyor. Onlar bu karmayı, karma yasasını anlamıyorlar. Niçin pek çok farklı kişilikle karşılaşıyoruz?