TR/Prabhupada 0142 - Bu Maddi Doğayı Katletme Sürecini Durdurun: Difference between revisions

(Created page with "<!-- BEGIN CATEGORY LIST --> Category:1080 Turkish Pages with Videos Category:Prabhupada 0142 - in all Languages Category:TR-Quotes - 1975 Category:TR-Quotes - L...")
 
(Vanibot #0023: VideoLocalizer - changed YouTube player to show hard-coded subtitles version)
 
Line 7: Line 7:
[[Category:TR-Quotes - in USA, Denver]]
[[Category:TR-Quotes - in USA, Denver]]
<!-- END CATEGORY LIST -->
<!-- END CATEGORY LIST -->
<!-- BEGIN NAVIGATION BAR -- DO NOT EDIT OR REMOVE -->
{{1080 videos navigation - All Languages|Turkish|TR/Prabhupada 0141 - Anne Süt Tedarik Eder, ve Siz Anneyi Öldürüyorsunuz|0141|TR/Prabhupada 0143 - Milyonlarca ve Trilyonlarca Evren Var|0143}}
<!-- END NAVIGATION BAR -->
<!-- BEGIN ORIGINAL VANIQUOTES PAGE LINK-->
<!-- BEGIN ORIGINAL VANIQUOTES PAGE LINK-->
<div class="center">
<div class="center">
Line 15: Line 18:


<!-- BEGIN VIDEO LINK -->
<!-- BEGIN VIDEO LINK -->
{{youtube_right|SC0sfKPX0lI|Stop this Slaughtering Process of Material Nature<br/>- Prabhupāda 0142}}
{{youtube_right|OXnlYHqdAg4|Bu Maddi Doğayı Katletme Sürecini Durdurun - Prabhupāda 0142}}
<!-- END VIDEO LINK -->
<!-- END VIDEO LINK -->


<!-- BEGIN AUDIO LINK -->
<!-- BEGIN AUDIO LINK -->
<mp3player>http://vaniquotes.org/w/images/750628SB.DEN_clip3.mp3</mp3player>  
<mp3player>https://s3.amazonaws.com/vanipedia/clip/750628SB.DEN_clip3.mp3</mp3player>  
<!-- END AUDIO LINK -->
<!-- END AUDIO LINK -->


Line 27: Line 30:


<!-- BEGIN TRANSLATED TEXT -->
<!-- BEGIN TRANSLATED TEXT -->
İlk olarak insanlar hayatın amacının ne olduğunu anlamıyorlar. Şu an bunu umursamıyorlar. Günahkar ve dindar hayat arasında ayrım yapmıyorlar. Biz böyle şeylere inanmayabiliriz, ama bunlar oluyor. Aynı bir hastalık kaptığınızda, ortaya çıkacağı gibi. İnanıp inanmamanız fark etmez. Doktor saheb burada. Eğer bir hastalık kaptıysanız ortaya çıkacağını bilir o. Biz de çok fazla bulaşıcı özellik yayıyoruz Üç nitelik var - sattva-guṇa, rajo-guṇa, tamo-guṇa - ve enfeksiyona göre de bir bedeni kabul etmeliyiz. Karmaṇā daiva-netreṇa (SB 3.31.1). Her birimiz, maddi doğanın hallerinin etkisi altındayız, ve ilişkimize göre de belli çeşit bir bedeni kabul etmek durumunda olacağız, tathā dehāntara-prāptiḥ (BG 2.13). Ne yazık ki doğanın bu bilimini, nasıl işlediğini öğretecek bir bilim dalı, kolej ya da üniversite yok. Prakṛteḥ kriyamāṇāni guṇaiḥ karmāṇi sarvaśaḥ (BG 3.27). Prakṛti var. Biz de bu bulaşıcı durum sebebiyle bu maddi dünyadayız. Sorunumuz bu. Ve ölmek zorundayız. Bu bir gerçek. Eğer " Ben ölüme inanmıyorum" dersen de bu bahane değil. Ölüm orada var olmalı. Ölmelisin. Bu şekilde hayatımız sürüyor. İnsan formunda hayatta bunu düzeltebiliriz. Bu Kṛṣṇa bilincinin sürecidir, eğer doğanın halleri ile olan sürekli ilişkimizi düzeltirsek... Ve bu ilişki sonucunda, bir bedeni kabul ediyoruz ve ölüyoruz, ve yine başka bir bedeni kabul ediyoruz ve yine ölüyoruz. Bu işi durdurabilirz. Yad gatvā na nivartante tad dhāma paramaṁ mama (BG 15.6). Bir şekilde geri eve dönmek, Tanrı'ya dönmek için uygun olursanız, yad gatvā, o zaman geri gelmeniz gerekmez. Ama onlar bu maddi dünyanın her zaman sefil olduğunu anlamıyorlar. " Bu çok güzel " diye kabul etmiş onlar. Hayvanlar. Hayvanlar, aynı mezbahada, canlı hayvan ambarında olduğu gibi bir çok hayvan var ve hepsi katledilecek. Herkes biliyor. Onlar da, hayvanlar da biliyor. Ama hayvan özelliklerinden sebep bir şey yapamıyorlar. Benzer şekilde, biz de bu maddi dünyada mezbahada gibiyiz. Buna mṛtyu-loka deniyor. Herkes sonunda katledileceğini biliyor. Bugün ya da yarın ya da elii yıl sonra ya da yüz yıl sonra, katledileceğini biliyor herkes. Ölecek. Ölüm katliam demek. Kimse ölmek istemez. Hayvanlar da ölmeyi sevmiyorlar. Ama zorla öldürülüyorlar. Buna katliam deniyor. Benzer şekilde kim ölmek ister? Kimse ölmek istemez. Ama doğanın kanunu gereği ölmek zorunda. Bu mezbahadır. Tüm maddi dünya bir mezbahadır. Bunun farkına varmalıyız. Buna mṛtyu-loka deniyor. Sorun bu. Ama onlar bunu pek ciddiye almıyorlar, hayvanlar gibi. Hayvan da pek ciddiye almıyor. Ve öleceğinin bilse bile bir şey yapamaz. Bizim de durmumuz böyle. Mṛtyu-saṁsāra-sāgarāt, Teṣām ahaṁ anukampārtham aham ajñāna-jaṁ tamaḥ. Teṣām ahaṁ samuddhartā mṛtyu-saṁsāra-sāgarāt (BG 12.7). Bu konumumuzu anlamamız gerekir. Kimse ölmek istemiyor, ama yine de katlediliyor. Yine başka bir şans veriliyor ona, başka bir beden. Yine katlediliyor. Süregelen doğanın kanunu bu. Daivī hy eṣā guṇamayī mama māyā duratyayā (BG 7.14). Maddi dünyanın bu katletme sürecini nasıl durduracağımızı çok ciddi şekilde anlamalıyız. Bu zekadır. Yoksa, kedi ve köpek gibi mutlu olmak, " Oh, çok güzel yiyorum ve zıplıyorum. Katledilmeyi umursamıyorum," bu pek iyi bir zeka değildir. Zeka doğanın bu katletme sürecini durdurabilmektir. Zeka budur. Bu tartışılıyor. Herkes adanma hizmetiyle bu katletme sürecinden kurtulabilir. Burada belirtiliyor, kecit kevalayā bhaktyā (SB 6.1.15). Kecit. Bu çok yaygın değil. Çok nadir bir kişi Kṛṣṇa bilincine gelir. Kecit kevalayā bhaktyā. Sadece adanma hizmeti ile, kişi bu tehlikeli katledilme koşulundan kurtulabilir. Kecit kevalayā bhaktyā (SB 6.1.15). Ve kim bunlar? Vāsudeva-parāyaṇāḥ, Kṛṣṇa'nın adananları. Kṛṣṇa'nın adı Vāsudeva. O Vāsudeva'nın oğlu; bu yüzden Onun ismi Vāsudeva. Vāsudeva-parāyaṇāḥ. Parāyaṇāḥ "Nihai amacımız Vāsudeva'dır, başka şey değildir" anlamına gelir. Onlara vāsudeva-parāyaṇāḥ denir. Vāsudeva-parāyaṇāḥ, aghaṁ dhunvanti. Agham maddi kirlilik demektir. Biz hep maddi kirlilik ile temas halindeyiz. Eğer vāsudeva-parāyaṇāḥ olursak... Vāsudevaḥ sarvam iti sa mahātmā sudurlabhaḥ (BG 7.19), aynı şey. Burada kecit diyor - çok nadir demek. Ve Kṛṣṇa Bhagavad-gītā'da ayrıca şöyle der, vāsudevaḥ sarvam iti sa mahātmā sudurlabhaḥ (BG 7.19). Sudurlabhaḥ, çok nadir.
İlk olarak insanlar hayatın amacının ne olduğunu anlamıyorlar. Şu an bunu umursamıyorlar. Günahkar ve erdemli hayat arasında ki ayrımı yapmıyorlar. Biz böyle şeylere inanmayabiliriz, ama bunlar oluyor. Aynı bir hastalık kaptığınızda, ortaya çıkacağı gibi. İnanıp inanmamanız fark etmez. İşte doktor saheb burda. Eğer bir hastalık kaptıysanız ortaya çıkacağını o bilir. Biz de çok fazla bulaşıcı özellik yayıyoruz Üç nitelik var - sattva-guṇa, rajo-guṇa, tamo-guṇa - ve enfeksiyonumuza göre de bir beden kabul etmeye mecburuz. Karmaṇā daiva-netreṇa ([[Vanisource:SB 3.31.1|SB 3.31.1]]). Her birimiz, maddi doğanın hallerinin etkisi altındayız, ve ilişkimize göre de belli bir çeşit beden kabul etmek durumunda olacağız, tathā dehāntara-prāptiḥ ([[Vanisource:BG 2.13 (1972)|BG 2.13]]). Ne yazık ki doğanın bu bilimini, nasıl işlediğini öğretecek bir bilim dalı, kolej ya da üniversite yok. Prakṛteḥ kriyamāṇāni guṇaiḥ karmāṇi sarvaśaḥ ([[Vanisource:BG 3.27 (1972)|BG 3.27]]). Prakṛti var.  
 
Biz de bu bulaşıcı durum sebebiyle bu maddi dünyadayız. Sorunumuz bu. Ve ölmek zorundayız. Bu bir gerçek. Eğer "Ben ölüme inanmıyorum" derseniz, bu da bahane değil. Ölüm olmalı. Ölmelisin. Bu şekilde hayatımız devam ediyor. Yaşamın insan formunda bunu düzeltebiliriz. Bu Kṛṣṇa bilinci sürecidir, eğer doğanın halleri ile olan sürekli ilişkimizi düzeltirsek... Ve bu ilişki sonucunda, bir bedeni kabul ediyoruz ve tekrar ölüyoruz, ve yine başka bir bedeni kabul ediyoruz ve yine ölüyoruz. Bu işi durdurabiliriz. Yad gatvā na nivartante tad dhāma paramaṁ mama ([[Vanisource:BG 15.6 (1972)|BG 15.6]]). Bir şekilde geri eve dönmeye, Tanrı'ya dönmeye uygun hale gelirseniz, yad gatvā, o zaman geri gelmek zorunda kalmayacaksınız. Ama onlar bu maddi dünyanın her zaman sefil olduğunu anlamıyorlar. "Bu çok güzel " diye kabul etmişler. Hayvanlar. Hayvanlar, aynı mezbahada, canlı hayvan ambarında olduğu gibi bir çok hayvan var ve hepsi katledilecek. Herkes biliyor. Onlar da, hayvanlar da biliyor. Ama hayvan özelliklerinden sebep bir şey yapamıyorlar. Benzer şekilde, biz de bu maddi dünyada mezbahada gibiyiz. Buna mṛtyu-loka deniyor. Herkes sonunda katledileceğini biliyor. Bugün ya da yarın yahut elli yıl sonra veya yüz yıl sonra, herkes katledileceğini biliyor. Ölecek. Ölüm katliam demek. Kimse ölmek istemez. Hayvanlar da ölmeyi sevmiyorlar. Ama zorla öldürülüyorlar. Buna katliam deniyor. Benzer şekilde kim ölmek ister? Kimse ölmek istemez. Ama doğanın kanunu gereği ölmek zorunda. Bu mezbahadır. Tüm maddi dünya bir mezbahadır. Bunun farkına varmalıyız. Buna mṛtyu-loka deniyor. Sorun bu. Ama onlar bunu pek ciddiye almıyorlar, hayvanlar gibi. Hayvan da pek ciddiye almıyor. Ve öleceğini bilse bile bir şey yapamaz. Bizim de durmumuz böyle.  
 
Mṛtyu-saṁsāra-sāgarāt, Teṣām ahaṁ anukampārtham aham ajñāna-jaṁ tamaḥ. Teṣām ahaṁ samuddhartā mṛtyu-saṁsāra-sāgarāt ([[Vanisource:BG 12.6-7 (1972)|BG 12.7]]). Konumumuzu anlamamız gerekir. Kimse ölmek istemiyor, ama yine de katlediliyor. Tekrardan başka bir şans veriliyor, başka bir beden. Yine katlediliyor. Süregelen doğa kanunu bu. Daivī hy eṣā guṇamayī mama māyā duratyayā ([[Vanisource:BG 7.14 (1972)|BG 7.14]]). Maddi dünyanın bu katliam sürecini nasıl durduracağımızı çok ciddi şekilde anlamalıyız. Bu zekadır. Yoksa, kedi ve köpek gibi mutlu olmak, "Oh, çok güzel yiyorum ve zıplıyorum. Katledilmeyi umursamıyorum," bu pek de iyi bir zeka değildir. Zeka doğanın bu katliam sürecini durdurabilmektir. Zeka budur. Bu tartışılıyor.  
 
Herkes adanma hizmetiyle bu katliam sürecinden kurtulabilir. Burada belirtiliyor, kecit kevalayā bhaktyā ([[Vanisource:SB 6.1.15|SB 6.1.15]]). Kecit. Bu çok yaygın değil. Çok nadir bir kişi Kṛṣṇa bilincine gelir. Kecit kevalayā bhaktyā. Sadece adanma hizmeti ile, kişi bu tehlikeli katliam durumundan kurtulabilir. Kecit kevalayā bhaktyā ([[Vanisource:SB 6.1.15|SB 6.1.15]]). Ve kim bunlar? Vāsudeva-parāyaṇāḥ, Kṛṣṇa'nın adananları. Kṛṣṇa'nın adı Vāsudeva. O Vāsudeva'nın oğlu; bu yüzden O'nun ismi Vāsudeva. Vāsudeva-parāyaṇāḥ. Parāyaṇāḥ, "Nihai amacımız Vāsudeva'dır, başka şey değildir" anlamına gelir. Onlara vāsudeva-parāyaṇāḥ denir. Vāsudeva-parāyaṇāḥ, aghaṁ dhunvanti. Agham maddi kirlilik demektir. Biz hep maddi kirlilik ile temas halindeyiz. Eğer vāsudeva-parāyaṇāḥ olursak... Vāsudevaḥ sarvam iti sa mahātmā sudurlabhaḥ ([[Vanisource:BG 7.19 (1972)|BG 7.19]]), aynı şey. Burada kecit diyor - çok nadir demek. Ve Kṛṣṇa Bhagavad-gītā'da ayrıca şöyle der, vāsudevaḥ sarvam iti sa mahātmā sudurlabhaḥ ([[Vanisource:BG 7.19 (1972)|BG 7.19]]). Sudurlabhaḥ, çok nadir.
<!-- END TRANSLATED TEXT -->
<!-- END TRANSLATED TEXT -->

Latest revision as of 11:12, 3 October 2018



Lecture on SB 6.1.15 -- Denver, June 28, 1975

İlk olarak insanlar hayatın amacının ne olduğunu anlamıyorlar. Şu an bunu umursamıyorlar. Günahkar ve erdemli hayat arasında ki ayrımı yapmıyorlar. Biz böyle şeylere inanmayabiliriz, ama bunlar oluyor. Aynı bir hastalık kaptığınızda, ortaya çıkacağı gibi. İnanıp inanmamanız fark etmez. İşte doktor saheb burda. Eğer bir hastalık kaptıysanız ortaya çıkacağını o bilir. Biz de çok fazla bulaşıcı özellik yayıyoruz Üç nitelik var - sattva-guṇa, rajo-guṇa, tamo-guṇa - ve enfeksiyonumuza göre de bir beden kabul etmeye mecburuz. Karmaṇā daiva-netreṇa (SB 3.31.1). Her birimiz, maddi doğanın hallerinin etkisi altındayız, ve ilişkimize göre de belli bir çeşit beden kabul etmek durumunda olacağız, tathā dehāntara-prāptiḥ (BG 2.13). Ne yazık ki doğanın bu bilimini, nasıl işlediğini öğretecek bir bilim dalı, kolej ya da üniversite yok. Prakṛteḥ kriyamāṇāni guṇaiḥ karmāṇi sarvaśaḥ (BG 3.27). Prakṛti var.

Biz de bu bulaşıcı durum sebebiyle bu maddi dünyadayız. Sorunumuz bu. Ve ölmek zorundayız. Bu bir gerçek. Eğer "Ben ölüme inanmıyorum" derseniz, bu da bahane değil. Ölüm olmalı. Ölmelisin. Bu şekilde hayatımız devam ediyor. Yaşamın insan formunda bunu düzeltebiliriz. Bu Kṛṣṇa bilinci sürecidir, eğer doğanın halleri ile olan sürekli ilişkimizi düzeltirsek... Ve bu ilişki sonucunda, bir bedeni kabul ediyoruz ve tekrar ölüyoruz, ve yine başka bir bedeni kabul ediyoruz ve yine ölüyoruz. Bu işi durdurabiliriz. Yad gatvā na nivartante tad dhāma paramaṁ mama (BG 15.6). Bir şekilde geri eve dönmeye, Tanrı'ya dönmeye uygun hale gelirseniz, yad gatvā, o zaman geri gelmek zorunda kalmayacaksınız. Ama onlar bu maddi dünyanın her zaman sefil olduğunu anlamıyorlar. "Bu çok güzel " diye kabul etmişler. Hayvanlar. Hayvanlar, aynı mezbahada, canlı hayvan ambarında olduğu gibi bir çok hayvan var ve hepsi katledilecek. Herkes biliyor. Onlar da, hayvanlar da biliyor. Ama hayvan özelliklerinden sebep bir şey yapamıyorlar. Benzer şekilde, biz de bu maddi dünyada mezbahada gibiyiz. Buna mṛtyu-loka deniyor. Herkes sonunda katledileceğini biliyor. Bugün ya da yarın yahut elli yıl sonra veya yüz yıl sonra, herkes katledileceğini biliyor. Ölecek. Ölüm katliam demek. Kimse ölmek istemez. Hayvanlar da ölmeyi sevmiyorlar. Ama zorla öldürülüyorlar. Buna katliam deniyor. Benzer şekilde kim ölmek ister? Kimse ölmek istemez. Ama doğanın kanunu gereği ölmek zorunda. Bu mezbahadır. Tüm maddi dünya bir mezbahadır. Bunun farkına varmalıyız. Buna mṛtyu-loka deniyor. Sorun bu. Ama onlar bunu pek ciddiye almıyorlar, hayvanlar gibi. Hayvan da pek ciddiye almıyor. Ve öleceğini bilse bile bir şey yapamaz. Bizim de durmumuz böyle.

Mṛtyu-saṁsāra-sāgarāt, Teṣām ahaṁ anukampārtham aham ajñāna-jaṁ tamaḥ. Teṣām ahaṁ samuddhartā mṛtyu-saṁsāra-sāgarāt (BG 12.7). Konumumuzu anlamamız gerekir. Kimse ölmek istemiyor, ama yine de katlediliyor. Tekrardan başka bir şans veriliyor, başka bir beden. Yine katlediliyor. Süregelen doğa kanunu bu. Daivī hy eṣā guṇamayī mama māyā duratyayā (BG 7.14). Maddi dünyanın bu katliam sürecini nasıl durduracağımızı çok ciddi şekilde anlamalıyız. Bu zekadır. Yoksa, kedi ve köpek gibi mutlu olmak, "Oh, çok güzel yiyorum ve zıplıyorum. Katledilmeyi umursamıyorum," bu pek de iyi bir zeka değildir. Zeka doğanın bu katliam sürecini durdurabilmektir. Zeka budur. Bu tartışılıyor.

Herkes adanma hizmetiyle bu katliam sürecinden kurtulabilir. Burada belirtiliyor, kecit kevalayā bhaktyā (SB 6.1.15). Kecit. Bu çok yaygın değil. Çok nadir bir kişi Kṛṣṇa bilincine gelir. Kecit kevalayā bhaktyā. Sadece adanma hizmeti ile, kişi bu tehlikeli katliam durumundan kurtulabilir. Kecit kevalayā bhaktyā (SB 6.1.15). Ve kim bunlar? Vāsudeva-parāyaṇāḥ, Kṛṣṇa'nın adananları. Kṛṣṇa'nın adı Vāsudeva. O Vāsudeva'nın oğlu; bu yüzden O'nun ismi Vāsudeva. Vāsudeva-parāyaṇāḥ. Parāyaṇāḥ, "Nihai amacımız Vāsudeva'dır, başka şey değildir" anlamına gelir. Onlara vāsudeva-parāyaṇāḥ denir. Vāsudeva-parāyaṇāḥ, aghaṁ dhunvanti. Agham maddi kirlilik demektir. Biz hep maddi kirlilik ile temas halindeyiz. Eğer vāsudeva-parāyaṇāḥ olursak... Vāsudevaḥ sarvam iti sa mahātmā sudurlabhaḥ (BG 7.19), aynı şey. Burada kecit diyor - çok nadir demek. Ve Kṛṣṇa Bhagavad-gītā'da ayrıca şöyle der, vāsudevaḥ sarvam iti sa mahātmā sudurlabhaḥ (BG 7.19). Sudurlabhaḥ, çok nadir.